Utku ile en son görüşmemizden tam 4 gün geçmişti. Bu süre zarfında ne mesaj atmıştı ne de aramıştı. Açıkçası yokluğunu hissetmiştim, ona alışmıştım. Umarım sonu kötü bitmezdi.
Hayatıma girdiğinden beri bana iyi gelmekten başka bişey yapmıyordu. Bade'min yokluğunu bana hissettirmiyordu. Tabi ki Bade'min yerine kimseyi koyamazdım. O benim herşeyimdi. İlk ve tek dostumdu, sırdaşımdı, kardeşimdi, bir tanemdi. Onun olduğu yerde bende olurdum her zaman. Etle tırnak gibiydik. Tuzla şeker gibiydik. Zıt kutuplardık ama her zaman birbirimizi çekiyorduk işte. Ben griydim o pembe. Ben soğuktum o ise her zaman insanlara enerjisiyle, sıcak samimiyetiyle yaklaşırdı. Beni her şekilde tamamlardı. Ama artık yok. Ben yarım kaldım. Boşluktayım.
Gözlerimi kapattığımda düştüğümü gördüm. Uçurumdan düşüyordum. Aşağıya baktığımda koskoca karanlıktan başka bir şey yoktu. Yukarıya baktığımda beni bu sonsuz karanlığa iten Bade'yi gördüm. Bana gülümsedi ve kayboldu. Ardından bembeyaz bir el gördüm. Bana doğru uzanıyordu. Birden beni düştüğüm yerden aldı ve o karaltının içinden çıkardı. Kalktığımda bembeyaz bir yerdeydim. Rengarenk çiçekler vardı. Ve tertemiz bir sahil. Lucy'i gördüm sonra sahil kenarında koşturup duruyordu. Prenses? Prenses'in burada ne işi vardı ki? Birden arkamı döndüğümde de Utku'yu gördüm. Bana gülümsüyordu kocaman. Elimi tutuyordu sıkı sıkı. Sanki hiç gitmeyecekmiş gibi. Belki de hiç gitmezdi. Neden bu kadar karamsardım ki? Utku'nun arkasında birden Murat belirdi. Elinde bir bıçak vardı ve kaldırmış Utku'nun sırtını hedef almıştı. Tam Utku'ya saplayacakken onu korudum. Elini tuttum ve kenara çektim. Daha sonra Murat'ın sinirlenerek gittiğini gördüm. Utku'yu kollarım arasına çekip sarıldım ona...
Gözlerimi açtığımda gülümsedim. Beni o uçuruma iten Bade'yi hatırladım. Gülümsemem soldu yavaşça. En çokta sevdiklerimiz yara açardı kalbimizde. En çok değer verdiklerimiz üzerdi. Çünkü eğer bir insanı sevmiyorsan, değer vermiyorsan sana ne kadar yara açarsa açsın o yara elbet kapanırdı. Ama en sevdiklerimizin açtığı yara sürekli kanardı. Kapansa da yine aklına gelir ve yine kanardı. Ve bazen karanlığa iterlerdi sonunu düşünmeden, o karanlıkta bizi neyin beklediğini bilmeden. Ama önemli olan karanlıkta olmak değil. O karanlıktan çıkabilmek. Belki bu yolda da çok düşüp kalkacaktık ama o yolun sonu aydınlıksa düşmeye de razı olmalıydık...
Yataktan kalkarak telefonumu elime aldım. Kafamda güzel planlar vardı. Utku'yla vakit geçirmek gibi mesela. Bana o kadar şey yapmıştı. Kendi elleriyle en sevdiğim yemeği hazırlamıştı. Bende ona kurabiye yapacaktım. Belki buraya gelirdi. Belki de dışarıda piknik yapardık. Bu düşünceyle kalbime bir sızı girmişti. Mesaj kısmına girerek mesaj yazmaya başladım.
Sare Alaca
Selam Utku. Nasılsın? 10.49Mesajın tek tik olmasıyla yüzüm düşmüştü. Bir kaç dakika telefon ekranına bakıp umut bağlamıştım. Ardından daha uyanmamıştır diye içimden geçirdim. Mutfağa indim Nurcan ablayı görmemle "Günaydııınnnn" dedim enerjik çıkan sesimle.
"Günaydın kuzum." Dedi o da.
"Annem nerde?"
"Annenin biraz eksik eşyası varmış. Onları almaya gitti."
"Peki." Dedim ve devam ettim. "Bugün mutfağını biraz esir alabilirim. Biraz kurabiye yapmak istiyorum."
"Nasıl istersen kızım." Dedi o da.Telefonumu tekrar elime aldıktan sonra konuşma ekranına girdim hâlâ tek tik olarak gözüküyordu. İçimi bir huzursuzluk kapladığında zorla gülümseyerek pozitif olmaya çalıştım. Dolabı açıp kakao, un, şeker ve diğer malzemeleri de çıkartıp tezgahın üzerine dizdim. Hâlâ bildirim gelmemesiyle sabırsızlanarak tekrar mesaj attım.
Sare Alaca
Utku orada mısın? 11.10Yine tek tik olmasıyla kaşlarımı çattım hafifçe. Sonra kurabiyeyi yapmaya başladım. Mutfağa girmeyi severdim. Eskiden Bade'yle farklı tarifler denemeye bayılırdık. Şu an tek olmanın burukluğu üstümdeydi. Hamuru yaptığımda tek tek eşit parçalara bölmüştüm. Ardından küçük bir merdane yardımıyla onları düzleştirdim. Üstlerine kalp şeklinde boşluklar açarak içlerine frambuaz koydum. Umarım alerjisi yoktur diye geçirdim içimden. Fırın tepsilerini çıkarttım ve ardından yaptığım kurabiyeleri tek tek dizmeye başladım. Bir fotoğraf çektikten sonra tekrar Utkuya mesaj atmak için telefonu elime aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Muhtemel Aşk
Fiksi UmumTam hayattan vazgeçerken beni aşka inandır... Aylar önce çok yakın arkadaşının vefat haberinin ardından bacaklarını kaybetme tehlikesiyle sonuçlanan bir kaza atlatır. Henüz bu kazanın psikolojik hasarlarını atlatamamışken sevgilisi tarafından ihanet...