-Çin'nin Gözünden-
Siren sesleri... O siren sesleri, beynimi tırmalıyorlar! Dayanamıyorum! Delirmek üzereyim. Halkım... Halkım ölüyor... Etraftaki cansız bedenlerin çıkardığı keskin koku burun kemiklerimi derinlemesine sızlatırken, gözlerim bu korkunç görüntüleri görmemek için sürekli kaçıyordu.
Ruhum acıyordu... Şehrim, ülkem, halkım adeta katledilmişti. Bağırış sesleri, annelerin, çocukların feryatları, ambulansların o mavimsi ışığı hepsi çok ağır geliyordu bana.
Sevdiğim kız? O neredeydi? Bilmiyorum. Nefesim kesildi. Öylece şehir meydanında dikilmiş etrafa bakarken telefonumun müziği susmak bilmiyordu. Beni kim arıyordu, neden arıyordu bilmiyorum.
Gözlerim, etrafta uçuşan toz bulutları nedeniyle yaşarmıştı. Ellerim titriyor, çenem geriliyordu.
Halkımın bana ihtiyacı olması gerektiğini düşündüğümde titrek elim çalan telefona gidebilmişti. Telefonu açtığımda arayan kişinin Savunma Bakanı olduğunu anlayınca biraz gerilmiştim.
"Efendim, Japonya tarafından Lioning kentine bomba atıldı. Ne yapmalıyız?"
"Bilmiyorum."
***
-İlâhi Anlatım-"Bir savaş bizi büyük yıkımlara götürecek."dedi Çin odanın içindeki diğer komutanlara bakarken. Odanın içindeki gergin hava birkaç komutanın homurdanması ile daha da gerilmişti.
"Söyleyin, komutan. Bir fikriniz varsa eminim bu odadaki herkes duymak ister."
Komutanın sert gözleri Çin'e döndü. Üstündeki üniformanın yakasında asılı duran nişanlar bile onun bu dönüşüyle sallanmıştı. "Savaş açmayacak kadar korkaksınız."
Çin ellerini masaya koydu. Sinirden kızarmış yaşlı adama baktı. Yüzü gergin olmasına rağmen kırışıktı. Muhtemelen birçok savaş görmüş bir komutandı. Gözü karaydı, bu oldukça belliydi. Ama savaşmanın bedellerini daha anlatabilmiş bir düzeye gelememişti. Sanki meslekte yeni bir er gibi savaşmaya yer arıyordu.
"Sayın Wang, siz görmüş ve geçirmiş birisiniz. O, nişanların çoğunu size ben taktım ve gerçekten bunu hakkettiğinizi hâlen düşünmekteyim. Ama size bir soru sorayım, hiç mi gözünüzün önünde biri vurulmadı? Acı içinde kıvranmadı? Hiç mi korkuyla sokaklarda bağırsan sivil halkı görmediniz? "dedi Çin.
Komutan Wang, biraz masaya doğru eğildi ve Çin'nin tam olarak gözlerine baktı."Bu dedikleriniz savaş bizim topraklarımızdayken olur lakin güçlü bir saldırı ile savaşı Japonya topraklarına getirebiliriz."
Çin, nefes verdi ve toplantıyı bitirdi. Bilmiyordu. Ne yapacağını hiç bilmiyordu. Halkı acı çekiyordu ve o hiçbir şey bilmiyordu.
-Geçmiş-
18 Mart 1915
Mustafa Kemal Paşa sayesinde Çanakkale'deki İngiliz işgali başarı ile püskürtüldü. Mustafa Kemal, gazi ve Anafartalar Komutanı unvanını aldı.
19 Mayıs 1919
Mustafa Kemal, Samsun'a çıkmıştı. Bu olay Anadolu'da hızla yayılmış dedikodular ortaya çıkmıştı. Bir kısım Mustafa Kemal'i hain olarak görüyordu. Ne de olsa İstanbul Hükümeti'nden ayrılmış ve başına buyruk hareket etmeye başlamıştı. Bir başka kısım ise onu kurtarıcı olarak görüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑇ℎ𝑒 𝐶𝑜𝑙𝑙𝑎𝑝𝑠𝑒 𝑂𝑓 𝑇ℎ𝑒 𝑊𝑜𝑟𝑙𝑑- 𝐶𝑜𝑢𝑛𝑡𝑟𝑦ℎ𝑢𝑚𝑎𝑛𝑠
FantasySürüklenilen savaş, iyice kızgınlaşmış ve Dünya çökmek üzeredir. (Kitapta hiçbir ideoloji savunulmamaktadır.) ⚠️Küfür, kendine zarar verme, şiddet ve kan gibi ögeler içerir! ⚠️ ⚠️Hastalık gibi biyolojik olaylardan rahatsız olanların kitabı okumamas...