Çocukluğumda en sık gördüğüm rüya şöyle bir şeydi: Çok küçüktüm herhalde, ağaç dallarından oluşan bir nevi kuş yuvasında kıvrılmış yatıyorum. Bazen de sırtüstü uzanıyorum. Bu pozisyonda saatler boyunca yatıp güneş ışığının yapraklar üzerindeki oyununu, yaprakların rüzgârla birlikte hışırdamasını izliyordum sanki. Rüzgâr şiddetlendiğinde yuva da ileri geri sallanıp duruyordu.
Ancak yuvada böyle yatarken altımdaki devasa boşluğun etkisi altındaydım. Onu hiç görmedim, görmek için yuvanın kenarından aşağı hiç bakmadım; ama hemen altımda sinsice uzanan ve her şeyi yalayıp yutan bir canavarın kocaman açılmış ağzı gibi beni her daim tehdit eden boşluğu BİLİYORDUM ve ondan korkuyordum.
Sakin sakin yattığım ve bir eylem deneyiminden ziyade bir durumu gösteren bu rüyayı, küçüklüğümde çok sık görürdüm. Ama birden, rüyanın tam ortasında tuhaf biçimli şeyler ve şiddet dolu olaylar devreye girer; gökler gürler, her şeyi kırıp geçiren bir fırtına çıkar veya uyanık hayatımda asla görmediğim yabancı doğa görüntüleri gelirdi gözlerimin önüne. Bunların sonucunda kafa karışıklığı yaşar, kâbus görürdüm. Hiçbir şey anlayamazdım. Görüntüler mantıklı bir silsile izlemezdi.
Anlayacağınız sıralı rüyalar görmezdim. Bir an Genç Dünya'da ağaçtaki yuvamda yatan minnacık bir bebekken, hemen ardından Genç Dünya'da gudubet Kauron'la kavgaya tutuşmuş bir yetişkin olurdum; bir sonraki anda da günün sıcağında dikkatle su birikintisine doğru sürünürken görürdüm kendimi. Genç Dünya'da yıllar süren aralıklarla meydana gelen olaylar, rüyalarımda birkaç dakika, hatta birkaç saniye içinde olup biterdi.
Rüyalarım karmakarışıktı ama bu karışıklığı size yansıtmayacağım. Ancak büyüyüp o yaşıma kadar binlerce rüya görmüş genç bir adam olunca gördüklerim aydınlanıp açıklığa kavuştu. Zamanın ipini tutmam, olaylarla eylemleri yerli yerine koyup sıraya dizmem, ancak bundan sonra mümkün oldu. Böylece yok olmuş Genç Dünya'yı, içinde yaşadığım ya da diğer benliğimin içinde yaşadığı çağdaki haliyle yeniden kurabilirdim. Aslında kişiliklerim arasındaki bu ayrımın önemi yok; çünkü modern insan olarak ben de geçmişe gidip, diğer benliğimin eşliğinde o erken dönemdeki hayatı yaşadım.
Anlatacaklarım sıkıcı bir sosyoloji incelemesi olmadığı için size kolaylık sağlamak adına farklı olayları birleştirip kapsamlı bir hikâye haline getireceğim. Çünkü bütün rüyalarımda belli bir devamlılık ve tekrarlanan olaylar var. Örneğin Bittle'la olan dostluğum. Yine Kauron'un düşmanlığı ve Tina'nın sevgisi. Bunların hepsi bir bütün olarak ele alındığında, ortaya son derece tutarlı ve ilginç bir hikâye çıkacağını eminim ki siz de kabul edersiniz.
Annemi pek fazla hatırlamıyorum. Büyük olasılıkla onunla ilgili ilk ve kesinlikle en net hatıram şu: Anlaşılan yerde yatıyordum. Ağaçtaki yuvada geçirdiğim günlere göre biraz daha büyüktüm, ama hâlâ ona muhtaçtım. Kuru yapraklar arasında yuvarlanıyor, onlarla oynuyor, boğazımdan mırıl mırıl, gıcır gıcır sesler çıkarıyordum. Güneş ılık ılık ışıldıyordu; mutlu ve huzurluydum. Küçük bir açık alandaydım. Dört bir yanım çalılarla ve eğrelti otlarını andıran bitkilerle çevriliydi; başımın üstünde ve dört bir yanda ormandaki ağaçların gövdeleri ve dalları vardı.
Ansızın bir ses duydum. Biraz dikelip kulak kabarttım. Hiç hareket etmedim. Boğazımdan çıkan küçük sesler sustu, ben de dondum kaldım. Ses giderek yaklaştı. Bir domuzun homurtusuna benziyordu. Sonra çalıların arasında hareket eden bir bedenin çıkardığı sesleri duymaya başladım. Ardından gövdesinin kımıldattığı eğrelti otlarını gördüm. Derken otlar ikiye ayrıldı ve kor gibi yanan bir çift gözle, uzun bir burunla ve iri beyaz dişlerle karşı karşıya kaldım.
Bu bir yabandomuzuydu. Merakla bana baktı. Bir iki kere homurdandı, başını sağa sola sallayıp otları dalgalandırırken vücudunun ağırlığını ön ayaklarının birinden ötekine geçirdi. Ben hâlâ taş kesilmiş gibi oturuyor, göz kırpmadan ona bakıyordum; korkudan ölmek üzereydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇGÜDÜ
General FictionVoodo İnsanları ile Yeşil İnsanlar arasında olan çatışmalar, Paul'un Tina'ya olan aşkı, acımasız Kauron, vahşi Alfred ve diğerleri... Fazla değil, sadece birkaç milyon yıl öncesine yolculuk yapacaksınız, bakalım o ilkel tarihlerde atalarımızın yaşay...