XI.BÖLÜM:

20 19 0
                                    

Tina'ya dair yaptığım tanımın, rüyalarımdaki diğer benliğim olan tarihöncesi çağlardaki atam Paul'un verebileceği bir tarif olmadığına dikkatinizi çekerim. Modern insan olan benim, rüyalarım aracılığıyla Paul'un gözlerinden bakarak gördüklerimin anlatımıdır bunlar.

Zaten o uzak çağların olaylarını da çoğunlukla bu şekilde anlatıyorum. İzlenimlerimde, okurlarım için fazlasıyla akıl karıştırıcı olabilecek bir ikilik var. Burada bu ikiliği, bu kafa bulandırıcı kişilik karmaşasını açıklığa kavuşturmak için hikâyeme biraz ara veriyorum. Asırların ardından dönüp geriye bakarak öteki benliğim Paul'un duygularını ve güdülerini ölçüp biçen, analiz eden kişi, modern insan olan benim. Paul, kendi duygu ve güdülerini ölçüp biçmeye ve analiz etmeye kafa yormazdı. O basitliğin kendisiydi. Sadece olayları yaşar, o olayları neden o şekilde, neden genellikle düzensiz ve değişken biçimde yaşadığı üzerine hiç düşünmezdi.

Oysa ben, asıl benliğim, büyüdükçe rüyalarımın özüne giderek daha çok girmeye başladım. İnsan bir rüya görürken, hatta rüyanın ortasında bile rüya görmekte olduğunun farkına varabilir ve eğer bir kâbussa, bunun sadece rüya olduğunu düşünerek kendini rahatlatabilir. Hepimiz bu tür bir deneyimi mutlaka yaşamışızdır. İşte aynı şekilde modern insan olarak ben de sıkça rüyalarımın içine giriyor, böylece hem aktör hem de izleyici gibi tuhaf bir ikili kişilik kazanıyordum. Modern ben olarak ilkel benliğimin aptallığına, mantıksızlığına, duyarsızlığına ve hayatının geneline yayılmış şaşırtıcı salaklığına sık sık tanık oldukça hayretler içinde kalıyor ve kızıyordum.

Bu arayı sona erdirmeden önce son bir şey daha. Hiç rüyanızda rüya gördüğünüz oldu mu? Köpekler, atlar dahil bütün hayvanlar rüya görür. Paul'un zamanında yaşayan yarı-insanlar da rüya görür, kâbus gördüklerindeyse uykularında inler ve bağırırlardı. Nitekim modenr insan olan ben de Paul'le yatıyor, onun rüyalarını görüyordum.

Bu konu insanın kavrayışını aşacak noktalara varıyor, farkındayım ama bunu yaşadığımı gayet iyi biliyorum. Paul'un, içinde uçtuğu ve süründüğü rüyaları, sizin boşlukta düşme rüyalarınız kadar canlı gördüğünü vurgulamak isterim.

Çünkü Paul'un de kendine ait bir ikinci benliği vardı ve o uyuduğu zaman ikinci benliği, rüyalarında kendi geçmişini görüyordu. Kanatlı sürüngenlerle ejderlerin birbirlerine saldırdığı zamana, bu mücadelelerin çok daha öncesine, küçük memeli kemirgenlerin zamanına, hatta çok daha öncesine, karada canlı yaşamayan çağlara, ilkel denizlerin kıyısındaki balçık tabakasına kadar gidiyordu bu rüyalar. Daha da ötesini artık anlatamayacağım. Hepsi de fazlasıyla belirsiz, karmaşık ve korkutucu rüyalardı. Hayatın nasıl ilerlediğine, ama maymundan insana doğru değil, en basit kurtçuktan yukarı doğru ilerleyişine pusların arasından bakabildiğim o uçsuz bucaksız ve korkunç rüya dizileri olduğunu söyleyebilirim sadece.

Şimdi tekrar hikâyeme dönelim. Ben, Paul, Tina'nın bedeninin ve yüzünün daha güzel bir simetriye, uzun kirpikli gözlere, kemerli ve delikleri aşağı bakan bir burna sahip olduğu için daha güzel olduğunun bilincinde değildim. Onu sadece yumuşak sesler çıkaran ve kavga etmeyen yumuşak bakışlı genç bir dişi olarak görüyordum. Nedenini bilmesem de onunla oynamak, onunla beraber yiyecek aramak ve kuş yuvalarına onunla birlikte dalmak hoşuma gidiyordu. Ayrıca ağaçlara tırmanma konusunda ondan bir şeyler öğrendiğimi itiraf etmeliyim. Çok akıllı ve çok güçlü olduğu gibi bedenine yapışıp hareketlerini kısıtlayan etekler de giymiyordu.

Tam da bu sıralarda Bittle'da hafiften yanımızdan uzaklaşma tavrı baş gösterdi. Annemin yaşadığı ağacın o taraflara daha sık gider oldu. Cazgır kardeşimden hoşlanmaya başlamıştı; Gridam de bu duruma ses çıkarmıyordu. Ayrıca o civarda tekeşli çiftlerin çocukları bulunuyor, Bittle da o gençlerle oynuyordu.

İÇGÜDÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin