Hyunsuk, uykusundan uyandığı zaman kendini epey mayışmış hissediyordu. Derin bir kış uykusundan kalkmış gibiydi. Birden kendinin, odasında değil de bir hastane odasında sedyede yattığını fark ettiği anda yattığı yerden yavaşça doğruldu ve etrafına baktı. Ne ara buraya gelmişti ve nasıl?
"Jihoon... JIHOON!"
Jihoon bulunmuş muydu? Babası ve Bay Park gelebilmiş miydi? Jaehyuk neredeydi? Keşke odaya bir hemşire ya da doktor girseydi de neler olduğunu sorabilseydi...
Bir dakika kadar sonra odasının kapısı çalındı ve Asahi ile Yoshi içeri girdiler. "Hyunsuk! İyi misin?" diye sordu endişeyle Yoshi. Arkadaşının yanına gidip ona yavaşça sarıldı. "Allah'a şükürler olsun iyisin!"
"Yoshi... Nasıl oldu da hastaneye geldim ben?"
Yoshi bir an sarılmayı bıraktı ve bir süre öylece Hyunsuk'un gözlerine baktı. Yoshi'nin göz altları morarmıştı belli ki uykusuzdu birkaç gecedir. Epey bitkin düşmüş bir hali vardı, gözlerinin ışıltısı da gitmişti. Kötü bir şeyler olmuş gibiydi...
"Yoshi... Ne oldu?"
Yoshi, dolan gözlerini sildi ve Asahi'nin omzunda ağlamaya başladı. Asahi, arkadaşının sırtını sıvazladı. Bir şekilde o da üzgündü.
"Neler oluyor? Ne oldu, anlatmayacak mısınız?"
"Hyunsuk..." dedi Asahi. Yüzü taş gibi ifadesizdi ancak sesi birazcık titriyordu. "Söyleyeceğim şeyleri duymak hoşuna gitmeyecek ve epey üzüleceksin ama ne kadar erken öğrenirsen o kadar iyi olacak senin için. Jihoon hâlâ bulunamadı ne yazık ki, onu aramaya devam ediyoruz. Bir diğer kötü haberse şey... Baban, annen... Baban sizlere ömür."
Ağzı açık bakakaldı Hyunsuk. Babası... Babası ölmüş müydü? Yo, bu imkansızdı. Olamazdı, muhtemelen yanlış duymuştu. Babası nasıl ölebilirdi? "T... Tekrar söylesene? Ne dedin az önce?"
"Hyunsuk, baban öldü.."
"Öldü?"
"Evet, çok üzgünüm..."
Bir an zemin ayaklarının altından kayıp gidiyormuş gibi hissetti ve yere düştü. Babası gerçekten ölmüş olamazdı... Hayır, bu mümkün değildi. Kesinlikle bir yanlışları vardı.
"Suk!"
🗝️🗝️🗝️
"Bir kâbus olmalı.. Bu gerçek olamaz... Neden?.."
Babasının mezarı başında diz çökmüş, ağlamaktan gözünde yaş kalmamış şekilde elinde bir buket çiçekle duruyordu Hyunsuk. Siyahlar içindeydi, tıpkı son birkaç gündür ruhu gibi giysileri da karaya bürünmüştü. Ne olurdu bir anlığına bile yüzünü güldürecek bir şey çıkarsaydı hayat karşısına?
Yoshi, Haruto ve Asahi'nin anlattıklarına göre Bay Choi, Bay Park ile beraber Bayan Yoon'un evine giderken inşaatı henüz bitmemiş bir evin altından geçerlerken dikkatsiz bir inşaat işçisinin üstlerine düşürdüğü her biri 5 kilogramlık 25 adet tuğlanın altında kalmışlardı. Ambulans olay yerine geç geldiği için baya kan kaybetmişti Bay Choi. Bay Park sadece bir Ayna yansımasından ibaret olduğu için herhangi bir hasar almamıştı ancak bu olaydan sonra ortadan kaybolmuştu.
Jaehyuk, Hyunsuk'a reçetede yazan ilaç adı altında uyku ilacı vermişti. İlacı haddinden fazla aldığı için de kısa süreli bir komaya girmişti. Komadan çıktığı zaman da arkadaşlarından duyduğu ilk şey babasının ölümü olunca şoka girmiş, ertesi güne kadar da kendine gelememişti.
Annesi Bayan Choi ise garip bir şekilde ortadan kaybolmuştu. Hiçbir şekilde ulaşamıyorlardı ona. Polisler de evi ve evin küçük beyini sorguya aldıkları için epey zorlanmışlardı Paralel Aynalar hakkındaki gerçeğin ortaya çıkmaması için.
Hyunsuk, artık çevresinde hiç kimse kalmadığı için, mektup arkadaşlarına ve Asahi'ye Paralel Aynalar'la ilgili tüm gerçeği anlatmıştı. Ne yazık ki Kamemoto ailesi bu son yaşananlardan sonra Seul'de kalmak istemiyorlardı. Hayoshi ikilisinin yardımı dokunamıyordu maalesef. Asahi'nin de okulu vardı Japonya'da ve o da geri gitmek zorunda kalmıştı. Artık tamamen yapayalnızdı Choi Hyunsuk...
Belki de o kadar yalnız değildi.
Babasının mezarı başında göz yaşı dökemeden, hıçkırıklar içinde ağlarken omuzlarında yumuşak bir şey hissetti ve başını çevirip baktı. Kim Junkyu, omuzlarına hırkasını koymuştu.
"Başın sağolsun... Duyar duymaz evden çıkıp geldim evinize ama evde değildin. Uşağınız senin mezarlığa gittiğini söyledi ve buraya kadar geldim."
Hyunsuk oturduğu yerden doğruldu ve sıkıca Junkyu'ya sarıldı. Böyle kötü günler geçiriyorken onu unutmamış bir arkadaşının desteğine her zamankinden de fazla ihtiyacı vardı. Jihoon'un Junkyu hakkındaki ön yargılı düşüncelerini hatırladı.
"Muhtemelen seni kullanıyordur, yoksa neden tüm okul tarafından dışlanan biriyle arkadaş olmak istesin ki?"
"Junkyu... Junkyu..."
"Şşş, sakin ol..."
Junkyu, arkadaşına sarıldı ve sırtını sıvazladı. Junkyu'nun her bir dokunuşunun sakinleştirici bir etkisi vardı sanki. Hyunsuk biraz biraz, daha iyi hissetmeye başlamış gibiydi. Yine de hâlâ derin bir keder içerisindeydi. Hiç kimse babasının ve annesinin boşluğunu dolduramazdı elbet.
"Ben buradayım, artık ağlama Suk."
Bölüm sonu
Okuduğunuz için teşekkür ederim ♡
Ruh halim kitaba yansıyor biraz bunun için üzgünüm :/
Bir sonraki bölüme kadar kendinize iyi bakın, Teu-byee!! 💙💙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paralel Ayna | Hoonsuk | TREASURE
Fanfic"Elimi tuttuğun an bir daha bu evrene ait olmayacaksın. Seni tanıyan herkes seni unutacak. Benim evrenimde sen ve ben sonsuza kadar beraber olacağız, mutlu olacağız." ✉⏤͟͟͞͞☆ 𝑯𝒂𝒓𝒖𝒔𝒅𝒊𝒂𝒓𝒚