7. Bölüm: Paralel Ayna Avcısı

83 19 10
                                    

Bayan Yoon'un ziyaretinden sonraki gün Hyunsuk gün boyu sürekli Jihoon'un aynada belirmesini bekledi ama Jihoon hiçbir şekilde ortada yoktu. Birkaç kez aynaya doğru adını haykırmasına rağmen ortaya çıkmadı.  İster istemez onun için endişeleniyordu, her ne kadar kibirli ve kırıcı biri olsa da.

Hyunsuk sonunda aynanın önünde beklemekten sıkılıp yatağına uzandı ve tavana bakıp derin düşüncelere daldı. Jihoon dün onu Bayan Yoon'un konusunda uyarmıştı, o andan itibaren ortada yoktu... Eh, endişelenmesi normaldi. Adam uyarı yaptıktan sonra ortadan kayboluyordu.

"Hey, Hyunsuk!"

Hyunsuk uzandığı yerden hafifçe doğruldu ve sesin geldiği yöne baktı. Jihoon'un yansıması aynada belirmişti, hemen yataktan kalkıp Ayna'nın başına geçti. "Jihoon! Nerelerdeydin sen?!"

"Üzgünüm, işim vardı." Jihoon cebinden telefonunu çıkardı ve birkaç fotoğraf gösterdi. "Epey riskli bir işti ama Bayan Yoon'un evine gittim ve evinin fotoğraflarını çektim. İnanmayacaksın ama bir sürü Ayna ile tanıştım... Felaketti."

"Neler olduğunu sırasıyla tek tek anlat, korkuyorum..."

Hyunsuk aynanın önünde bağdaş kurarak oturdu, Jihoon da aynı şekilde. Derin bir nefes alıp anlatmaya koyuldu, Hyunsuk da endişeyle dinlemeye.

"Bayan Yoon dediğiniz şahıs bir Paralel Ayna Avcısı. Babam sık sık bahsederdi, hatta az daha bir Paralel Ayna Avcısı tarafından yakalanmak üzereydi, kıl payı kurtulmuştu...

Paralel Ayna Avcıları, aynadaki yansımaları yok edip aynayı yüksek miktarlarda satışa sunarlar çünkü dikkat edersen benim Aynamın çerçevesi diğer sıradan aynalar gibi değil. Bir sürü değerli taşlalarla, hatta sizin dünyanın ait olmayan elementlerle süslenmiş, ham maddesi de dilek ağacının dallarıdır..."

Hyunsuk dehşete düşmüştü. "Yani... Senin aynadaki yansıman silerse... Sonsuza kadar yok mu olursun?"

"Eh... Kısmen doğru. Evdeki diğer eşyalarda da yaşamımı sürdürebilirim ama evime gidemem veya sizin dünyanızda bedenen var olamam. Güçlerim elimden alınmış olur. Sizin dünyanızda bir yansımadan fazlası olmam ben."

"Bu... Bu korkunç..."

"Bu kadın, yılların avcısı. Evdeki Paralel Aynaları saydım, en az 100 tane kadar aynası var, hepsini toplu bir şekilde satarsa büyük bir servete sahip olur... Konuştuğum aynalar kadının epey kara büyü bildiğini ve canlarını çok yaktığını söylediler. Bazen sinirlenip aynaları kırıyormuş. Bu yüzden birden fazla paralel evrene geçiş kapısını kırmış."

"Jihoon, çok ürkütücü bu... Ve sen sabahtan beridir o kadının evindesin..."

"Evet ve bundan sonra dikkatli olman gerek. Dediğim gibi, kadın uzman. Kupadaki yansımamdan benim ne olduğumu anlamış olabilir. Bu yüzden eve ziyaretlerini sıklaştıracaktır. Dikkat et ve iyice gözlem yap. O kadın etrafta olduğu sürece ben Aynamdan çıkmam."

"Tamam, merak etme sen Jihoon. Göz kulak olurum ben her şeye."

"Şimdi bu beladan nasıl kurtulacağımızı bir düşünelim... Ömrümüzün sonuna kadar diken üstünde yaşayamayız. Baban nerede?"

"İş seyahatinde..."

"Ne zaman gelir?"

"Tarih belirtmemiş."

"Tüh... Kötü oldu. O bize yardımcı olabilirdi."

"Telefon etsek?"

Jihoon başını iki yana salladı. "Telefonlar dinleniyor, biri Paralel Ayna ile ilgili dediklerini duyarsa neler olabileceğini tahmin edebiliyor musun? Bilim böyle bir şeyin varlığını neredeyse kabullenmişken hem de."

Hyunsuk iç çekti. Aklına başka bir çözüm önerisi gelmiyordu. "O da doğru... Neyse, gidip Yoshi ve Ruto'ya mektubumu yollayayım ben."

Jihoon eğik başını kaldırdı birden. "Ne dedin sen?"

"Yoshi ve Haru'ya mektup yollayacağımı söyledim."

"Babana mektup yollayabilirsin, neden daha önce aklıma gelmedi ki bu?"

"Jihoon... Sen çok zekisin!"

"Tabi canım, ben ki-"

Hyunsuk elini havada salladı. "Aman aman, sus lütfen. Gene başlama."

Masanın başına geçti ve babasına olanları açıklayan bir mektup yazmaya koyuldu. Yaprağın iki sayfasını da yazılarla doldurdu ve zarfı açıp özenle katlayarak içine yerleştirdi, ağzını da sıkı sıkı kapattı. Pulunu yapıştırıp Japonya'ya gidecek mektupla beraber eline aldı ve alt kata indi.

"Bay Hwang! Bay Hwang!"

Bay Hwang, bahçede bahçıvan ile koyu bir muhabbete dalmıştı. Sorumlu olduğu evin küçük beyinin ona seslendiğini duyunca hemen ona döndü. "Buyrun efendim."

"Babam hangi şehirde şu an?" diye sordu Hyunsuk hevesle.

"Şu an İksan'da. Ama ertesi sabah Ulsan'a gidecek. Orada bir hafta kalmayı düşünüyor. Neden sordunuz?"

"Ona yollamam gereken bir mektubum var, bir de Japonya'daki arkadaşlarıma da yollacağım bir tane. Arabayı hazır et."

"Efendim, neden babanızla telefonda konuşmuyorsunuz?"

"Mektup yollamak istiyorum ona Bay Hwang! Daha fazla sorgulamayın, acelemiz var... Babamın tam adresini verir misiniz?"

Hyunsuk, korumalarıyla postaneye vardığı zaman etrafına bakındı şöyle, tanıdık bir yüze rastlarım umuduyla.
Görünürde tanıdığı insan yoktu. İç çekip sıraya girdi ve bekledi.

Mektuplarını görevliye uzatırken biri omzunu dürttü. Hyunsuk, başını çevirdi ve ağzı iki karış açık aldı. Babası, genç bir adam, Yoshi, Haruto ve tanımadığı kısa bir çocuk hemen yanındaydı. Yoshi kollarını kocaman açıp Hyunsuk'a sarıldı sıkıca.

"Sukkie! Çok özlemişim adamım!"

"Ben de sizi çok özledim! Ama nasıl?.."

"Oğlum!" Bay Choi kollarını iki yana açtı, Hyunsuk babasının kollarına koştu. Baba oğul sıkı sıkı sarıldılar birbirlerine. "Çok özledim seni baba..."

"Ben de seni özledim oğlum... Burada ne yapıyorsun?"

"Sana ve arkadaşlarıma mektup gönderecektim.."

Bölüm sonu

Okuduğunuz için teşekkür ederim ♡

Bir sonraki bölüme kadar kendinize iyi bakın, Teu-byee!! 💙💙

Paralel Ayna | Hoonsuk | TREASUREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin