Bölüm #9

25 12 3
                                    

Bugün tek yaptığım şey pot kırmak oluyor. Adeta her yanlış adımımız, bir öncekinden daha büyük bir çukur açıyor. Ailem ne yapmış olduğumu az çok anlamış olabilirlerdi, ama belki de anlamadılar. Sonuçta, kim çocuğuna böyle bir şeyi yakıştırabilir ki? Ancak önlerine cesedi sersem, o zaman gerçeği kavrayabilirler sanırım. Aslında, tam olarak öyle yapmıştım. Eninde sonunda günlüğümü okuyup öğreneceklerdi zaten.

Önemli olan cinayet ya da ormanda yaşadıklarımız değil. En önemlisi, her an otobüsü durdurup beni aramaya gelecek olan polislerden bir an önce kurtulmaktı. Dışarıda polislerin olup olmadığını kontrol etmek adına camdan ara ara göz atıyorum. Bir süre sonra, tren istasyonuna varmış olduğumuz anons edilince ister istemez irkiliyorum. Kaçışım yeni başlıyordu.

Tren, otobüslere kıyasla devasa görünüyordu, adeta bir gemi kadar büyüktü. Okulun bütçesini ve seyahate verdiği önemi bu tren sayesinde bile anlayabiliyorduk. Bu büyük okul gezisinin nadirliğini daha iyi anlıyorduk, arka planda heyecanlarını gizleyemeyen birkaç kişinin sesi kulağıma kadar ulaşıyor. Melanda'nın bile nutkunun tutulduğuna eminim.

Trene geçmek için bir süre bekledikten sonra, diğer öğrencilerle birlikte önden ben, hemen arkamda İne ve yakınlarda bir yerde olan Ajax'la koridoru geçiyoruz. Geçen herkes, etraftaki eşyaların ve süslerin pahalılığına bakıp şaşkınlıklarını gizleyemiyordu.

Koridora adım attığımızda, hemen solumuzda, altın yaldızlı çerçevelerle süslenmiş lüks koltuklar göze çarpıyordu. Bu koltukların üzerinde, el işi işlemeler ve ipekten yapılmış zarif örtüler bulunuyor. Birkaç öğrenci, herkesin dağılıp odalarına geçmesini bekleyerek bu koltuklara oturmuştu anlaşılan. Sağda ise, kristal şişelerde dizilmiş içecekler, gümüş tabaklarda sunulan yiyecekler ve daha fazlası bulunuyordu; adeta bir ziyafet alanıydı. Her şey özenle yerleştirilmiş, pırıl pırıl parlıyor. Duvarlardaki antika aynalar ve tablolar, ortamın ihtişamını artırıyor.

Biraz daha yürüdükten sonra başka bir koridora ulaşıyoruz. Bu bölmenin kenarlarında, cilalı ahşap bilardo masaları, rengarenk ışıklarla aydınlatılmış oyun makineleri ve eğlence için yapılmış diğer alanlar var. Yemek de sunuluyor, ama buranın esas amacının eğlence olduğunu anlamak çok zor olmuyor. Gençlerin kahkahaları ve oyun makinelerinin cıvıltıları, bu bölümün enerjisini hissettiriyordu.

Bu alanı da terk etmemizden sonra, farklı yönlere ayrılan yollar görüyoruz. Herkesin telefonuna, hangi odalarda olduklarını belirten mesajlar geliyor. Benim odamın bulunduğu katın hemen yukarıda olduğunu görüyorum. Etrafta odalarına geçmeyi sabırsızlıkla bekleyen insanları engellememek için hemen odama doğru yöneliyorum.

Ine ve diğerleri arkada kalıyor; giderken onlara selam veriyorum ve daha sonra görüşeceğimizi haberleşiyoruz. Biraz yürüdükten sonra, sağa sola ve yukarı aşağı çıkan sayısız oda yüzünden, odamı bulmakta zorlanıyorum. Her koridor, duvarlardaki zengin süslemeler ve ağır perdelerle daha da karmaşık hale geliyordu. Her adımda, ayaklarımın altındaki halının yumuşaklığı ve duvarlardaki süslemelerin ihtişamı, beni büyülüyordu. Yere hayranlıkla bakıyor ve kir adına hiçbir etmen göremiyorum.

Uzun arayışlar sonunda odamı bulabiliyorum. Bu yer bana bir labirent hissi vermişti, her koridor bir diğerine benziyor, her dönemeçte yeni bir sürprizle karşılaşıyordum.

Kapının açılması için aldığım mesajda, kartımı kapıya okutmam gerektiği, ardından da dürbüne doğru bakmam yazıyordu. Kapının dürbününe baktığımda, tanıdık bir tık sesi duyuluyor ve kapı yavaşça açılıyor.

İçeri adımımı attığım anda odanın güzelliği karşısında büyüleniyorum. Annemin sevdiği parfümü andıran hoş bir koku odaya yayılmış, beni çocukluk anılarıma götürüyor. Bu odada sadece bir gün geçirecek olmam inanılmaz geliyordu; etrafımdaki dekorlar son derece zarif ve göz alıcıydı.

SINAV: Kelebek EtkisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin