-Wooyoung
Akşama San'ın ailesi gelecekmiş... Ben bu haldeyken başka bir zaman kalmadı mı?
Şuanda kendimi çok rahatsız hissediyorum. Altımda iç çamaşırı olmadığından garip geliyor. Otururken canım acıyor ve yetmezmiş gibi San'ın ailesi geliyor.
Evde hizmetçi olmadığından yemekleri bizim yapmamız gerekiyor. Çünkü San bey gerekli olmadığını söyledi.
Korumalar istediğimiz malzemeleri alıp getirdiğinde ben gerekli sebzeleri doğrarken San da eti pişiriyordu.
Etle aram iyi olmamasına rağmen bugün canım et çekti.
Yemekleri yaptıktan sonra masayı bahçeye taşıdık. Masaya örtü serip yemekleri yerleştirdik.
"San bir şey eksik sanki."
"Heh iyi hatırlattın içecekleri getirmeyi unuttum. Etle şarap mı kola mı gider. Karar vermedim."
"Sen karar ver. Eğer ciddi bir ortam olucaksa şarap daha iyi gibi kola biraz daha samimi ortam için bence."
"Hm o zaman şarap getiriyorum."
San geldikten sonra ne giyeceğimi bilemediğimden San'a sordum.
"Bence böyle iyi üstüne ceket gibi bir şey giy istersen hava soğumaya başlar birazdan. Sandalyene minder koyarım. Daha az canın acır."
Bu kadar düşünceli olmasına duygulandım ve sarıldım. Üşümeye başlayan bedenim onun sıcaklığıyla ısındı. Kokusunu içime çekince tüm dertlerimi unuttum. Güvenebileceğim yer yer onun yanıymış gibi...
Hazırlıkları bitirdiğimizde kapı çaldı. Önden San gitti. Hemen arkasında ben vardım. Kapıdan ilk annesi geçti. Yıllarca görüşmemiş gibi birbirlerine sarıldılar. Sonra bana sarıldı. Kendi annem aklıma geldi. Onu özlemiştim fakat göremiyordum.
Ardından babası girdi. San'ın yüzündeki gülümse gitti. Yerine ciddi bir yüz geldi. Babasıyla sarılmadılar sadece el sıkıştı. Bende aynı şekilde ciddi bir yüz ifadesiyle el sıkıştık. Babası "Umarım sizi rahatsız etmemişizdir çocuklar, eşim ısrar edince gelelim dedik."
Bahçeye kadar ben geçirdim. San babasının dediklerine sinir olduğundan banyoya elini yüzünü yıkamaya gitti. Babasına hiç katlanamıyor resmen. Adama öldürecek gibi bakması beni de korkutuyor.
Masaya geçtik. Sohbet etmeye başladık hala San gelmemişti. San'a bakmak için özür dileyip kalktım. Ayağa kalkmamla San geldi. Yeniden yerime oturmam gerek ama o acıyı yeniden yaşamak istemiyorum.
San kolumdan tutup yavaşça oturttu beni. Ailesinin ilginç bakışlarından durumu açıklamak gerekiyordu. Tam konuşacağım sırada San benim yerime konuşmaya başladı.
"Dün temizlik yapıyorduk. Woo ıslak yere basınca ayağı kaydı. Kalçasını acıtmış. O yüzden otururken dikkatli oturuyor."
Annesi "Ahh Woo geçmiş olsun. Doktora gittin mi? Hala ağrın varsa bizim doktoru çağıralım."
"Sağolun efendim, doktora gitmedim. Çok önemli bir şey değil endişelenmeyin."
Konuşmanın ardından yemek yemeye başladık. Herkes yemeğine odaklanmış kimse bir şey demiyordu. Fırtına öncesi sessizlik gibi...
Nedensizce etin kokusu midemi bulandırdı. Ortamı bozmamak için bir şey demedim. Eti yemeye çalıştıkça daha çok midem bulanıyordu. Ağzımda çiğneyip yutmaya çalıştığım et daha da büyüyordu.
Dayanamadım. Kusmak üzereydim.
San kulağıma fısıldayarak "İyi misin? Rengin solmuş."
Cevap veremeden elimle ağzımı kapatarak tuvalete koştum. Annesi arkamdan gelmeye çalışmış San ilgilerinim diyerek yanıma geldi.