"Endişelenmenize gerek kalacak bir durum kalmadı. Wooyoung'da kızınız da gayet sağlıklı fakat tedbir amacıyla bir süre hastanede kalmanız gerekecek. Tekrar geçmiş olsun."
"N-ne kızım mı?"
"Bilmiyor muydunuz? Bir kızınız olacak."
Doktorun her bir kelimesini yaşlı gözlerle pür dikkat dinlemişti iri beden. Yorgun bedeni duyduğu haber ile kendine gelmiş sevgilisinin odaya alınmasını beklemeye koyulmuştu. Hep bir kızı olmasını istemişti ama böyle kötü olayların art arda gelmesiyle böyle güzel bir haberin gelmesini beklemiyordu.
Yorucu hastane koridorlarında sürünmekten yıpranmış bedeni, ağlamaktan ve uykusuzluktan şiş ve kızarık gözleri çekik gözlerini iyice kapalı hale getiriyordu. Günlerdir yemek yememiş abur cuburla yetinmişti. Eski San'dan hal kalmamıştı ta ki doktorun müjdeli haberi veresiye kadar.
-San
İçimden bir his beklememi söylüyor ama bu halimde Woo'nun karşısına çıkmak istemiyorum. Onun karşına böyle çıkarsam bana üzülür kesin minik bebeğim benim. Ben gelene kadar Seonghwa ilgilenecek bebeğimle.
Çok mutluyum sonunda güzel bir hayatımız olacak. Sevgilim, ben ve kızımız... Çok garip geliyor bu kelime. Kızımız... İkimizin karışımı bir bebeğimiz oluyor. Umarım doğduğundan Wooyoung gibi güzel benim gibi güçlü olur. Onu prensesler gibi büyüteceğim fakat yeri gerektiğinde lazım olur diye tekvando öğreteceğim küçük prensesime.
Ah, yine hayallere daldım. Adını ne koyacağız acaba benim aklımda Ayun var ama Wooyoung beğenecek mi? Onunda aklında isimler vardır belki de. Düşünmüştür hamileliği boyunca sıkmayayım bu yüzden onu. Şuan düşündüğüm şeylere bak cidden... Zorlu bir ameliyat geçirmiş ben ne diyorum tanrım... Yorgunluk kafa yaptı bende galiba...
***
San'ın eve gidip gelmesi Seonghwa'nın beklediğinden de kısa sürmüştü. San'ın arkadaşını düşündüğünü ve onun için her şeyi yapacağını biliyordu fakat bu kadar hızlı olacağını düşünmemişti. Ona güzelce dinlenmesini de söylemişti. Aşkından deli divane olmuş San'ın kendini hiç düşünmediğini Wooyoung için tüm ihtiyaçlarından vazgeçtiğini görmüştü. Bu iyi, güzel bir şeydi ama aşkı yüzünden kendini yıpratıyordu. Şuanda uykuya ihtiyacı olduğuna emindi ama bu yüce aşk tüm engelleri ortadan kaldırıyordu.
İnsanların dağ gibi dedikleri çocuk bir güzellik uğruna girmediği haller, dökmediği diller, kullanmadığı sevgi sözcüğü kalmamıştı bir güzellik uğruna...
Wooyoung'un odaya alınmasından kısa bir süre sonra San gelmişti. Küçüğüne olan özlemini gidermesine çok az kalmıştı.
Odaya girdiğinde yatan bedenin yanında doktorları gördü. San'ı görmeleriyle iri bedene durumu anlatmaya başlamışlardı. Küçük bedeni o kadar zorluğa dayandığı için derin bir uykuya dalmıştı. Küçüğünü uyanık göremeyince paniklemesi doktorların açıklamaları ile sakinleşmişti.
Doktorların odadan çıkmasıyla uyuyan bedenin yanına sandalyeyi çekip oturdu. Hasret kaldığı elini dudağına bastırdı kemikli elini, çekti içine huzur verici kokusunu.
Çekti dudaklarını kemikli elden süzdü baştan aşağıya küçük bedeni. Sadece birkaç saatlik ayrılışları neredeyse ömür boyu ayırıyordu iki aşığı da... Baktı aşklanın meyvesine. Yaklaştı kısa süre sonra beraber olacakları küçük bebeğine. Bebeğini hissetmek için şiş karna yasladı başını. Nasıl olduysa ufaklığın babasını hissetmesiyle karnındaki hareketliliği arttı San'da farkına vardı. Ufaklığın daha babasını görmeden bu kadar heyecanlanması San'ı da heyecanlandırmıştı.