- 18. BÖLÜM -

22 5 0
                                    

Hayat zordu öyle değil mi
Hayatta kalmak, cinsiyet ayrımı, savaş, haksızlık ve daha bir çok şey.

Mutluluk varmıydı ki bu hayatta bence yoktu ama pembe gözlüklerini hiç çıkarmamış olanlara göre vardı ve hayat onlara karşı yenecekmiydi yoksa yenilecekmiydi.

Bunu zaman gösterecekti.

~

Seren ile Timur hastanedeyken hemşireler ailelerini çağırmıştı. Polisler ise olayı araştırıyordu.
Kaza mı yoksa suikast mı.

Alya ve Berk önden koşarak hastaneye girdiler arkada korumaların taşıdığı kadınlar vardı
Hildan hanım kızına tutunmuş bir ölüydü sanki hem oğlu için hem de gelini için çok korkuyordu eşi öldükten sonra ilk defa onlar sayesinde mutlu olmuştu ya bu mutluluğu kaybederse diye ödü kopuyordu biraz bencildi bu isteği ama herkes mutlu olmak ister öyle değil mi.
Tülay arkasında eşi ile annesini tutuyordu. Severek evlenmişti ama sonuçları çok kötüydü ve şimdi vicdan azabı çekiyordu. Kendini hep " ilerde mutlu olurlar " diye kandırıyordu. O nereden bilecekti ki onların mutluluğunu.

Alya hem kendi kendine söyleniyordu hem de ağlıyordu.
"Seren neden hep sen neden be kızım bı kerede kaderin gülse ne olurdu."
Ama bu yakarışların Seren'e bir faydası yoktu.

Alya ve Berk hariç herkes önce Timur'un yanına koşmuştu.
Bu kadar mı yalnız olunurdu diyemeyeceğim çünkü bi kere Alya hepsine bedel Seren için.

Ama Alya şunu anlayamıyordu "neden Berk ilk Seren'in yanına geldi ki onun kuzeni Timur, Seren onun sadece arkadaşı"

Berk de kendi kendine " ya insanlara çok belli ettiysem o zaman ne yapacağım ama bı yandan da Seren'den nasıl vazgeçiceğim onu bırak ya vazgeçiceğim bir Seren olmazsa" bu düşünceler kalbine ve ruhuna çok acı veriyordu, hastane koltuklarından birine oturdu kafasını dizlerine yasladı elleriyle saçlarını karıştırdı anlayamıyordu hem de hicbirşeyi anlayamıyordu.

Bir süre sonra Hildan hanım kızı ve damadıyla geldi. İçindeki korku bedenine de yansımıştı, Çökük gözlerle ve yıkık bir yürüyüşle acı etrafında kol gibi dolaşıyordu, onu her an yakalayacakmışçasına.

Ameliyat gittikçe uzuyordu, kapı önünde bekleyen insanlar ve ölüm korkusu her geçen an artıyordu.

Bu sefer Koridordan tekerlek sesleri gelmeye başladı  herkes o yöne doğru baktı.

Tekerlekli sandalyenin üzerinde bir kolunda serum, ayağı alçıda yüzünün çoğu yerinde sargılar olan parmağı atele alınmış olan Timur.

Hildan hanım bu görüntüye bı süre baktı ve sonrasında oğlunun içerisini görmüşçesine baktı ve baktı. Çünkü o bu duyguyu çok iyi biliyordu.
Ama Tülay abisini gördüğü an ayağa fırladı.

- Abi senin yaraların var hemen odana dönmelisin.
- Hayır.
- Abi...
- Tülay hayır dedim.

Tülay abisinin son sözü karşısında konuşamadı çünkü o da aynı durumda olsaydı abisi gibi yapardı. Yinede gelirdi.

Oradaki kişiler arasında içindeki yangının en büyük olduğu tek kişi vardı o da Timur'du.

" Benim yüzümden her şey benim yüzümden Allah benim belamı versin. Neden unutmadım onu neden. Seren bunları haketmiyordu asla haketmiyordu. Onun hayatı zaten berbatken ben cehenneme çevirdim."

Bu düşünceleri onu delirtiyordu. Ve en acısıda hepsi doğruydu.
Evet onun suçuydu.
Evet unutsaydı böyle olmayacaktı.
Evet Seren bunların hiçbirini haketmiyordu.
Ama bir yerde yanlışı vardı.
Seren zaten o cehenneme girmişti.

Çoğu kendi düşüncelerinin içinde kayboluyordu bu sırada yoğun bakımın kapısı açıldı ve içeriden hemşire çıktı.
Herkes ayağa kalktı ve  korkuyla bekliyorlardı.

- Acil 0 Rh pozitif kan gerekli.
Burada uygun kanı verebilecek kimse varmı?

Berk hemen atladı.

- Benim kanım tutuyor çabuk benim kanımı alın!

- Peki beyefendi sizi kan alım odasına geçirelim.

İkiside koştur koştur kan alım alanına gittiler.

Timur hayatında ilk defa bu kadar korkuyordu hemşirenin söyledikleri onun korkusunu daha da güçlendirmişti.

Berk ve hemşire geri döndüklerinde Berk kolunda pamuk ,hemşire elinde Seren'e can olacak kanla geliyorlardı.

Hemşire yoğun bakıma geri döndü Berk de koltuğuna oturdu.

Sessiz anlar geçip bitmiyordu. Beklemek ilk defa bu kadar acı geliyordu.

Alya gözleri kıpkırmızı başını yere eğmiş zemine bakıyordu. Ellerini sıkmaktan tırnakları etini kanatmaya başlamıştı. Kaybetme hissini bir daha yaşamak istemiyordu. Kim isterdi ki bunu, haklıydı kimse kaybetmek istemezdi.

2 saat koca 2 saat geçmişti ve sonunda yoğun bakımın kapısı açılmıştı.
Beyaz önlüklü doktorun üzerinde yer yer kanlar vardı Seren'in kanları.
Herkes doktorun ağzından çıkacak kelimeleri bekliyordu.

- Hastayı kurtarabildik fakat hala risk var önümüzdeki 48 saat onu müşahede altında tutacağız geçmiş olsun.

Bu kelimelerin ardından birçok doktor ve hemşirelerin ilerlettiği sedyede yatan Seren çıktı. Tanınmayacak halde orada cansızcasına yatıyordu ama orda görünmeyen fakat var olan bir can vardı ve yaşıyordu. Yaşamak güzeldi ama ya kader.

Herkes bı müddetliğine rahatlamıştı çünki risk hala devam ediyordu.

Seren'i bir odaya götürdüler sadece doktor ve hemşirelerin girebileceği bir şekilde tuttular.
Alya hemşireye bir soru sordu.

- Hemşire hanım Seren'in yaşam riski kalmazsa onu ne zaman görebiliriz?

Sesi korkuyu barındırıyordu.

- Gerekli ölçütler sağlandığında izin alabileceksiniz. Şuanlık bir şey söyleyemem, geçmiş olsun.

- Peki Teşekkür ederim.

Demiş ve pencereden Seren'e bakmaya gitmişti. Herkes gibi.

En önde Timur ve Berk vardı. Yanlarına gitti o da baktı arkadaşı buraya geldi geleli ne hâle gelmişti. Ve o hiç bir şey yapamıyordu. Bu düşünceler onun sinirlenmesine ,yetersizlik duygusuna kapılmasına sağlamıştı. Bu siniri kimden çıkaracağını iyi biliyordu.

- HEPSİ SENİN SUÇUN!

Timur sustu. Ne diyebilirdi ki doğruydu.

- SEN VE BU AŞİRETİNİZ YERE BATSIN HİÇBİRİNİZ SEREN'İN TIRNAĞI ETMEZSİNİZ. ORDA YATAN KİŞİ SEN OLMALIYDIN. SEREN DEĞİL!

Alya daha fazla dayanamadı ve Timur'un üstüne gitmeye çalıştı ama Berk onu hemen kollarına hapsetti.

- Alya tamam sakinleş o da senin gibi düşünüyor lütfen anlayışlı ol.

- NE ANLAYIŞI BE BENİM ARKADAŞIM ONUN YÜZÜNDEN CAN VERECEKTİ AZ KALSIN. SEN NE ANLAYIŞINDAN BAHSEDİYORSUN HÂLA!

Berk bu sefer cevap vermedi evet elinde olsa Timur'a bir yumruk çakmak isterdi. Ama onun durumuda iyi sayılmazdı.

- Alya tamam o işi bana bırak sen Seren'in yanında kal.

Alya gözlerinden akan yaşları durduramıyordu. Onu güçsüz görmemeleri lazımdı ama bu an hiçbirşey umrunda değildi. Sadece Seren'i düşünüyordu.

Bir şey söylemeden Berk'in kollarını itti ve pencerenin önüne geri döndü.

Berk ise Timur'un yanına gitti.

- Bunun hesabını sen iyileştikten sonra alacağım. Bu yüzden çabuk iyileş.

Sesi ruhsuzdu sanki bir yabancıyla konuşur gibiydi. Ona göre de Timur suçluydu ama şu an insanlara rengini belli edemezdi.
İşte o an amacını bulmuştu Seren'i neye mâl olursa olsun kazanacaktı.

~~~~~~~~~~~

Biten HayallerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin