Zamanın en bilinmez noktasında yaşayan insan; nereye ait olduğunu, nasıl ve kiminle yol aldığını bilmiyordu. Bilemiyordu.
Yıllar, tertemiz beyaz sayfa olarak sunulup kaderimize işlerken yaşayışımızın silinmeyen mürekkeplerinin satır başlarındaydık. 1 yıldır hastane köşelerinde yaşam savaşı vermiş bugün ise taburcu olan genç kadının yüzünde zafer kazanmışlık gülümsemesi vardı. Bir yıl önce askeriyeye yapılan hain saldırıda sırtından vurularak yaşam mücadelesi vermek zorunda kalmıştı. Şu an her ne kadar gülümsese de kalbinde buruk bir his vardı. Gözleri bir yıldır ona ev olan küçük hastane odasında dolaşırken telefonun melodisi yankılanmıştı. Ekrandaki ismi gördüğünde heyecanlanarak görüntülü aramayı cevapladı.
"Alo... Asenam!" Ekranda heyecanla konuşan arkadaşına odaklandı hemen.
"Sıla?" Dediğinde arkadaşına baktı.
İki genç kadın birbirlerine baktılarında ikisi de aynı anda " Kıyafet?" Demişti.
Sılanın üzerindeki askeri kıyafete baktı bir özlemle. Sıla ise arkadaşının üzerinde olmayan hastane kıyafetine odaklanmıştı.
"Sıla, göreve mi gidiyorsunuz, bir gelişmemi var? Tim nasıl?" Asena tek nefesle konuştu.
"Bırak şimdi görevi senin kıyafetlerin nerde?" Sıla merakla sorusunu sormuştu.
"Önce ben sordum. Göreve mi gidiyorsun?" Sorusunu tekrarladığında yeni toplamış olduğu yatağının üstüne oturdu.
" Sen söyle kıyafetlerin nerde?" Sıla sorusunu sorduğunda arkadan gelen erkek sesleriyle Asena cevabını almış görünüyordu.
"Göreve gidiyorsunuz..." cümlesini tamamlamak isterken yüzünde hüzünlü bir ifade oluştu. O da mesleğinin başında olmak istiyordu ama değildi. Bundan sonra da aktif olarak göreve gideceğini düşünmüyordu. Bu durum daha da canını yaksa da önemsememeye çalıştı.
"Asenam sen de bu timdensin. Merak etme yakında buralarda esip gürleyeceksin." Sıla arkadaşının ne düşündüğünü hissetmiş gibi sözlerine devam etti. "Biz askeriz kızım. Dağları da deleriz, çölleri de aşarız ama bu vatani görev için de canımı veririz. Sen benden öndesin bak bir çizik attın vatanın için."
"Yanlış zamanda..." dediğinde başını hafifçe eğmişti. Şu an o da askeri üniformasını giymiş göreve gitmek için hazırlanıyor olmalıydı. O da Turan timinde aktif bir rol oynamalıydı ama yapamıyordu.
"Yakında burda tam yanımda olacaksın devrem.Hem bak sen gelmeden ev de buldum. Sonunda kurtuluyorum bunlardan." Diyerek kamerayı çevirdiğinde bankta oturan tim arkadaşlarına baktı.
"Selamın Aleyküm komutanım." Sadece ses olarak tanıdığı Cengiz'in sesi yankılanırken Sıla tek tek arkadaşlarına çevirdi kamerayı.
"Aleyküm Selam." Asena sessizce Cengize yanıt vermişti. Hiçbiriyle daha tanışamamış olmak canını yaksa da sessiz kaldı.
"Asena komutanım umarım iyisinizdir?" Ekrandaki konuşan Yiğite baktı Asena.
"İyiyim sağ olun."
Sıla telefon kamerasını kendisine doğru çevirdiği sıra gür bir ses duyuldu.
"Asker!" Bu sesin sahibini de biliyordu ama asla yüzünü bilmiyor, tanımıyordu. Sıla panik yaparak telefon görüşmesini sonlandırdığında boş ekrana bakmıştı. Turan Timine seçilmiş olmasına rağmen daha yüz yüze gelemediği birçok arkadaşı vardı. Bu durumu Sılanın sayesinde telefon görüşmesinden az da olsa atlatabilse de orada olma duygusunu yaşamak istiyordu. Oturduğu yataktan yavaşça kalktığında hazırlamış olduğu çantasını eline aldığında ağırlığı canını yakmıştı. Bir yıldır yatmaktan tüm kasları zayıflamış sırtındaki ağrı geçmek bilmemişti.
Odadan yavaş adımlarla çıkarken taburcu işlerimlerini halletmek için yavaş yavaş ilerlediğinde kendisine uzun süredir yardımcı olan hemşireyi fark ettiğinde adımlarını durdurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızılelma Asena
Teen FictionAsker olmak zordu. Bir de kadın asker olmak daha da zordu. Bir asker kadından... Ailesi onun en büyük yarası olurken bir evi olsun istedi. Küçüklüğünde sahip olamadığı yuva hissiyatını aradı hep. Büyüdü ve kendine bir yuva buldu genç kadın. "Ailem...