Zamanın yeganesiydi acılar. Kimini en can alıcı yerden vururken kimilerinde bir sıyrıktı. Asena ise kan revan içinde nefesler almak zorunda kalan bir candı. Kaç ölüm görmüştü bilmiyordu, sayamıyordu.
"Ölüm." Dedi fısıldayarak. Bir bedenin, bir canın kaç ölümü vardı?Uzun bir yolculuğun sonlarındayken sırtındaki ağrısı kendisini belli ettiğinde; oturduğu minibüsün koltuğunda huzursuzca kıpırdandı. Gözlerindeki yorgunluk giderek artıyordu. Kızarmış ve acıyan gözlerini kıpıştırırken yolun bitmesi için dualar ediyordu.
Telefonundan baktığında sabahın aydınlanmasına az kaldığını fark ettiğinde ekran fotoğrafına odaklandı.
Dün akşamdan beri telefonun ekran görüntüsüne küçük gülümseler atıyordu. Yeğeni Miranın gülümseyen gözlerine her baktığında içinde bir çiçek açıyordu. Sevgisini gülümseyen gözlerde ilk defa görmüştü.
Baş parmağı ile ekranı okşarken küçük bir gözyaşı yanağında yer almıştı. Babası, ablası, abisi ve hatta yeğeni Asya bile ona sırtını dönerken Miran; sarılmış, öpmüş ve hala demişti ona.
Sevgiyi hissetmek acının en masum ilacıydı. Ne fazlaydı ne de az. Sevginin dozu; insanın yüzündeki gülümsemede taze açan bir çiçek olabilse de gözyaşının yaratmış olduğu en büyük kuraklık da olabiliyordu.Asena ne kadar süre düşüncelere daldığını fark etmese de minibüsün şehir merkezinde durmasıyla kendisini toparladı.
Minibüsteki birkaç kişi de onunla birlikte inerken yeni aydınlanan gökyüzünün soğuk havasını soludu. Elindeki küçük valizini sıkıca tutarken askeriyeye nasıl gideceğini bilemiyordu.
Çevresine bakınırken bir taksi bulma umuduna düştü. Havanın serinliğini vücudunda hissederken üzerindeki hırkasının önünü kapatıp şapkasıyla da başını kapattı. Çevresindeki tek tük insanlara bakarken birisinden yol tarifi almak için adımladı.
"Selamın Aleyküm." Dedi sakince köşede duran amcanın yanına yürürken.
"Aleyküm Selam." Dedi sigarasını içen amca.
"Askeriyeye burdan nasıl gidebilirim?" Asenayı inceleyen amca bir kez daha sigarasının dumanını içine çekti.
"Askeriye mi?" Anlam veremeyen bir ses tonuyla konuşurken sözlerine devam etti. "Asker yareni misin?"
"Yok..." dediğinde bir nefes aldı.
Amca kaşları çatık bir şekilde ona bakarken "Napıcan bakayım askeriyede?" Diyerek merakla sordu.
"Arkadaşlarımı ziyarete gideceğim."
"Arkadaşlar?"
"Evet." Dedi ve " Askerim amca ben."
Asenanın cümlesi ile hafiften güldüğünde Asenanın kaşları çatıldı.
"Sabah sabah dalga mı geçiyorsun kızım? Kızdan Asker mi olur hiç?" Başını hafifçe yana kaydırarak güldüğünde sanki komedi filminden bir sahneyi izliyormuş gibi gülmeye devam etti.
"Oluyor amca." Kendinden emin bir şekilde söylendiğinde karşısındaki manzara hoşuna gitmedi.
Askerlik sadece erkeklere özgü değildi. Bir kadın olarak severek yaptığı mesleği erkek sınıfında değerlendirilmesi hiçbir zaman hoşuna gitmemişti.
"Sabah sabah güleceğim hiç yoktu. Beni güldürdün ya Allah da seni güldürsün." Sigarasından son bir duman çekerden izmaritini yere atıp üstüne bastı.
Asena karşısındaki adamı incelerken içinden sabır çekiyordu.
"Nasıl gideceğimi söyleyecek misiniz?" Sabırsız bir şekilde konuştu Asena.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızılelma Asena
Teen FictionAsker olmak zordu. Bir de kadın asker olmak daha da zordu. Bir asker kadından... Ailesi onun en büyük yarası olurken bir evi olsun istedi. Küçüklüğünde sahip olamadığı yuva hissiyatını aradı hep. Büyüdü ve kendine bir yuva buldu genç kadın. "Ailem...