Selaammınn Aleyküümm!
Nasılsınıızz?
Düşünceleriniz önemli, yorumlarda buluşalım,BIY!
4. Bölüm: Bağcık
"Bağcıgın çözülecekse sen hiç gelme."
Etrafımdaki koca kalabalıkta ben yalnızdım. Ruhen yalnızdım, ve böyle büyüdüm. Annem yoktu, babam yoktu. Babam bedenen olsa da ruhen yoktu. Annem beni dünyaya getirdikten sonra doğum yorduğu için dünyaya birkaç saat içerisinde, gelmemek üzere veda etmişti. Babam hayatım boyunca annemin yokluğunu bana hissettirmeye çalışmıştı. Başarmıştı da! Nasırlaşmış kalbim babamın eseriydi ve etrafına ördüğüm surlar da ama artık farklı olabilirdi, tabi ki evleneceğim için havalara uçmuyordum ama sonunda kendime gerçekten iyi bir hayat kurabilme imkanım da vardı, bu yüzden çabalayacaktım.
"Cidden kabul mu ettin Suay?"
"Özge yardım etmek istiyorum ona, ben onun gözlerindeki çaresizliği gördüm, gerçekten." Ev dışında olduğumda gerçekten neşeli bir insandım ve bu neşeyle belki onu da hayata döndürebilirdim.
"Sen artık ne zaman kendini düşünmeye başlayacaksın ya?" Sıkıntıyla sarf ettiği sözler zaten bozuk olan moralimi biraz daha bozuyordu ama çaktırmamaya çalıştım.
"Öyle düşünme. Ben bunu kendime yeni bir hayat inşa etme şansı olarak da görüyorum." Dedim ve devam ettim.
"Hem, istihare namazı da kıldım, olumlu olunca da..."
Yüzündeki ifadeyle tatmin olmadığını anlıyordum
"Eğer kötü giderse boşanırım. Babamdan kurtulmaktan daha kolay olacağını düşünüyorum." Sıkıntıyla bir nefes verdim ama ortamın kasvetli olmaması için konuştum.
Haberlerde neler neler görüyorduk...
"Bugün Nişan alışverişine gideceğiz, sen de nedimem olarak geleceksin, değil mi?" Kaşlarımı kaldırarak sorarca ona baktım. Yüzüne endişeli gülümseme yayılınca anladım ki benimle gelecekti.
Büyük kahverengi gözleri kahvelerimi bulduğunda şefkat ve üzüntüyle gülümsedi. İçimi ısıtan gülümsemesi beni biraz olsun rahatlamama yardımcı olmuştu. Gözleri dolarken ben de şefkatle gülümsedim. Sıcak kolları bedenimi sardığında ben de ona karşılık verdim. Düz, kahverengi saçlarının her zamanki güzel kokusu burnuma doldu. Birkaç saniye böyle kaldıktan sonra ayrıldık.
"Her ne kadar verdiğin karardan tedirginlik duysam da ben hep yanında olacağım." Gözleri beni bir anne şefkati ile süzerken gözlerimden akan yaşı sildim.
&
"Bu nasıl?" Selma Hanım, elinde yeşil, oldukça şahşahalı, kabarık bir abiye tutuyordu. Dürüst olmak gerekirse hiç ama hiç beğenmemiştim, bana göre değildi.
"Güzel ama biraz abartılı sanki. Daha sade bir şeyler baksak." Selma Hanım bana karşı olan tavırları çok nazikti ve onu kırmak istememiştim.
Nişan için alışverişe çıkmıştık, ilk önce elbisemi seçecektik ama ben şimdiden sıkılmıştım. Şu ana kadar bir sürü mağaza gezmiştik ve bir sürü elbise denemiştim.
Özge de bizimle gelmişti. Biraz ileride lacivert, tül, kabarık olmayan, sade bir elbiseyi gözüme kestirmiştim. Ne çok abartılıydı ne de basit duruyordu. Elbiseye doğru ilerledim.
"Bu nasıl?"
"Premses elbisesi gibii." Durunun hayranlıkla bakması ve hayranlık içeren cümlesi beni tebessüm ettirirken diğerlerinin cevabını bekliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sert Ve Kırılgan
Ficção Adolescenteİnsan neyle yaşar? Ya da ne için yaşar? Kendisi için mi, yoksa etrafındakiler için mi? Yaşamak istediği için mi, yaşamak zorunda olduğu için mi? Ya da yaşamak zorunda mıydı ki? Peki ben ne için yaşayacağım? Hayattan zevk alan var mıydı? Hayattan nas...