O gecenin sabahında Hyunjin Minhonun yüzüne bakmakta zorlanıyordu. Minho ne yapmaya çalışıyordu. Aslında ne yapmaya çalıştığı açıktı. Hyunjin de bunun farkındaydı.
Ama anlam veremiyordu. Minhoyu o büyümüştü. Şimdi aralarında böyle bir şeyin yaşanma ihtimali ona korkunç geliyordu.
Belki aralarında kan bağı olmayabilirdi. Ama sonuçta elinde büyüyen birisiydi. Yanlış geliyordu işte. Ve bunu engelleyemiyordu. Ama engelleyemediği bir şey daha vardı. O da Minhonun ona tekrar dokunmaması için baş etmeye çalıştığı arzularıydı. Öyle istiyordu ki parmaklarını teninde hissetmeyi...
Her zamanki gibi kahvaltıya oturdular. Hyunjin ne zaman Minho'nun yüzüne baksa kızarıyordu. Fakat Minho hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu.
Bu aldırmazlığı Hyunjini şok etmişti. Ama ona bir şey söyleyebilecek yüreği de yoktu. Bu gergin ortam sürmeye devam ederken kapı çaldı.
Hyunjin derin bir rahatlama hissi ile kapıyı açtı. Gelen Seungmindi. Onu görünce çok sevindi Hyunjin. Tabi ki Minho için aynı durumun söz konusu olmadığını söylemeye gerek bile yok.
Minho göz devirerek baktı Seungmine.
-Sana da merhaba canım
Dedi Seungmin memnuniyetsiz bir ifade ile-Merhaba merhaba
Dedi Minho ondan aşağı kalmayan bir ifade ileİkisinin anlaşamıyor oluşu Hyunjini çok yoruyordu. Hayatına yeni dahil olsa da çok fazla alıştığı Seungmin ve neredeyse 1 buçuk yılda hayatı olan Minhoydu sonuçta onlar.
Hemen ardından kapı ikinci kez vuruldu. Şimdi ekip tamamlanmıştı. Changbin Seungmini görür görmez yüzü düştü.
-Ne de çok sevenim var ya
Diyerek kahkaha attı Seungmin-Sen bu gerizekalılara bakma
Dedi FelixFelixi çok seven Minho, Changbinle ikisini aynı kefeye koymasına fena halde bozuldu.
-Felix beni bununla aynı kefeye nasıl koyabilirsin ya
- Ben de seni daha iyi yerlere koymak için savaş veriyorum ama izin vermiyorsun ki canımın içi
-Canımın içi demesen, bir arkadaş üzülüyor da
diye araya girdi JisungFelix ona gülümsedi. Jisung söylemese de Changbinin Felixin gözlerini açması üzerine artık Felix bir şeyleri fark etmeye başlamıştı ve Jisung da biraz daha hislerini açık açık belli eder olmuştu.
İkisinin tatlı hali Hyunjini de gülümsetti. Felixi çok iyi tanıyordu ve hislerinin onda karşılığı olmasa baştan araya mesafe koyacağını biliyordu. Ama Felix tatlı tatlı karşılık veriyordu Jisungun flörtleşmesine.
-Hadi hep brilikte gölün kıyısında piknik yapalım bugün dedi Jeongin
Onun sakin doğasına o kadar uyan bir teklifti ki hiç şaşırmadılar. Ve Hyunjin de çok istekli olduğu için hemen atıldı
-Evet evet çok iyi olur. Ben hemen meyve falan ayarlayayım
-Ben de kek yapmıştım gidip getireyim
Dedi Felix-Benim evim uzak kalıyor gidip gelmem uzun sürer. Ama böyle de bir şey getirmemiş olacağım dedi Seungmin
-Senin varlığın yeterli
diyip omzuna dokundu HyunjinBu tabloya göz devirmekle yetindi Minho. Hyunjini ölesiye kıskanıyordu. Onu kimseyle paylaşmak istemiyordu. Aslında Hyunjin bir hislerini belli etse belki bu kadar korumacı olmayacaktı. Ama şimdi herkes onu ondan alacakmış gibi endişe ediyordu.
Minhoyu en iyi anlayan kişi Jeongindi. Bazen yalnız yürümeye çıkarlardı. Jeongine Hyunjinden bahsederdi Minho. Ve Jeongin en yakın dostunun sırrını kimseye bahsetmezdi. Aynadaki aksine bile.
Hep brilikte yiyilip içilecek şeyler toparlandıktan sonra göl kenarına geçtiler. Felix yine neşeli neşeli konuşarak herkesi güldürüyordu. Jisung onu büyük bir hayranlıkla izliyordu.
Felixe yıllardır hayrandı. Hatta kendini bildi bileli desek daha doğru olurdu. Onların evine geldiği daha ilk an Felixten başka şeyi gözü görmez olmuştu. Felixle gözünü açmıştı. Ve muhtemelen Felixle kapatacaktı.
Minho ve Jisung başta anlaşamıyor olsalar da Jisung Minhonun Felixe tavrının sadece arkadaşça olduğunu görünce ona kalbini açmıştı. Şimdi ikisi yıllardır tanışıyor gibi iyi anlaşıyordu. Ruh ikizi gibiydiler. Aynı dili konuşuyor aynı şeye gülüyorlardı.
Bir ara Seungmin sinek konan meyveyi yıkamak için gölün suyuna doğru eğildi. Tuttuğu toprak parçasının kopmasıyla göle doğru kaydı.
-SEUNGMİN!
Herkes Changbinin çığlığı ile irkildi. Seungmine uzanan kolu onu düşmekten kurtarmıştı. Bir süre bakıştılar. İlk kendini çeken Seungmin oldu.
Fakat Seungmini çok iyi tanıyan Hyunjin, onun kulaklarının kızardığını fark etmişti bile. Gülümsedi Hyunjin. Anlaşamıyor olsalar da aralarında Seungmine en çok değer veren Changbindi belki de.
Elini meyveyi almak için tabağa uzattığı an elinin üzerinde Minhonun elini hissetti Hyunjin. Onun gözlerine baktı. Minho gülümseyince utançla elini çekti.
Aralarındaki bu gerilim Felixi gülümsetti. Çünkü fark ediyordu Hyunjinin de boş olmadığını. Ama kendi duvarlarını kolay kolay aşabilen birisi değildi Hyunjin.
-Biliyor musunuz dün ben bri ayı gördüm
Dedi Felix-Bizim evde mi?
Diye gülerek araya girdi Jisung-Ulan ben şişko değilim kaslıyım
Dedi Changbin-Ayılar da kaslı olabilir canım
Diye onayladı Hyunjin-Sikerim belanızı
Dedi Changbin-Tatlı ayıcık sinirlendi
Dedi SeungminChangbin gülümseyerek
-Tatlı mıyım ben
Diye sordu-Ne tarafa kusuyorduk
Diye araya girdi MinhoChangbin Minhoyu göstererek
-Şurası çöplük, oraya kusabilirsiniz millet-Ooooo
-Ulan hemen de ooo. 40 yılda bir laf soktu yani. Hemen gaz verin
Baya bozuldu Minho. Çünkü Hyunjin de ooo diyenlerden birisiydi.
Onun bozulduğunu gören Hyunjin, Minhoyu kendine çekti ve boynunu kollarının arasında tutarak kucağına sırtı dönük şekilde uzanmasını sağladı.
Şimdi Minhodan huzurlusu yoktu.
Changbin Hyunjine bakarak
-Bunun aşıları tam mı çok yaklaştırma kendine
Diyerek dil çıkardı-Ulan ben senin var ya oro-
Hyunjin elini Minhonun ağzına kapattı. Hyunjinin elini dudaklarının üzerinde hisseden Minho, eline küçük bir öpücük bıraktı. Işık hızında elini çeken Hyunjin kulaklarına kadar kızardı ve bu manzarayı sadece Felix fark etti....
Ayyy valla çok beklediniz ama sonunda yb geldi. Bundan sonra düzenli atacağım.
Yorum yapmayı unutmayın beni motive ediyor yorumlarınız 🥹🥹
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUCİZE - Hyunho
FanfictionEski çağlarda sessiz sakin bir göl kenarında yaşayan ressam Hwang Hyunjin, gölün üzerinde süzülen bir sepet görür... Hyunho