Yazardan
Hyunjin öylece kalkıp gitmişti ve Minho şimdi yatakta yapayalnız oturuyordu. Giderken Hyunjinin sıktığı yumruklarını görmüştü. Şimdi ölesiye korkuyordu. Hyunjini kaybetmekten çok korkuyordu.
Bir an saatin çok geç olduğunu hatırladı ve bu saatte Hyunjinin nereye gidebileceğini düşündü. Hızlıca kalkarak aşağı indi. Ortalıkta Hyunjinden eser yoktu. Fakat sonra tuvaline yazdığı yazı dikkatini çekti.
'Felix'lere gidiyorum. Merak etme'
Giderken bile aklına gelip Minho endişelenir diye yazdığı yazı Minhonun gözlerinin dolmasına sebep oldu. Tuvali kucaklayıp yatağına götürdü. Gece boyu ona sarılarak uyudu.
Günün ilk ışıklarıyla Hyunjin yatağından doğruldu. Zaten doğru düzgün uyuyamamıştı bile. Minhoya sarılmadan uyuduğu ilk geceydi bu.
Evine gitmek için hızlıca çıkacaktı ki, sabahları en erken kalkan Changbin onu gördü
-Hey Hyun bu saatte nereye böyle
- Eve gidiyorum, Bi çizim üzerinde çalışıyordum devam etmem gerek
-Kahvaltıya kalsaydın, ajumma çok güzel şeyler hazırlıyor
Felixin annesi çok güzel yemek yapardı gerçekten. Felixin kime çektiği çok açıktı. Ama Hyunjinin kalacak ne vakti, ne de isteği vardı.
Aslında ne için acele ettiğini kendi bile bilmiyordu.
-Hayır Changbin başka zaman gitmem gerek şimdi
Changbinin bir şey demesine bile fırsat vermeden doğruca çıktı. Kapıyı kalbi ağzında atarak açtı. Yavaşça içeri girdi. Ve tuvali yerinde göremeyince içi acıdı. Atmıştı belli ki Minho. Çok kızgın olmalıydı ona.
Odaya doğru gitmeye başladı. Kapıyı yavaşça açtı ve uyuyan Minhoya gördü. Tuvale sarılmış bir şekilde...
Tuvale sarıldığını gören Hyunjin ağlamaya başladı. Gözyaşları gözlerine hücum ediyordu adeta.
Tuvalin köşeleri bileklerine iz bırakmıştı. Kıyamadı Hyunjin. Tuvali yavaşça çekmek istedi elinden. Fakat zaten huzursuz uyuyan Minho hemen gözlerini açtı.
Karşısında Hyunjini görünce gözleri kocaman açıldı. Bir şey diyecek oldu fakat Hyunjinin parmağı konuşmasına engel oldu.
- şşşhhh
Minhoyu susturduktan sonra yavaşça tuvalin boş bıraktığı kollarının arasına kendisi yerleşti Hyunjin. Minho da huzurla kollarını ona sardı. Önünde birleşen Minhonun ellerini avuçlarıyla sardı Hyunjin.
Burnunu Hyunjinin ensesine sabitledi Minho. Derin bir nefes aldı. Titredi Hyunjin tüm hücrelerine kadar.
Okadar huzurluydu ki ikisi de. Hyunjin belki de şimdiye kadarki en rahat uykusuna daldı. Öğlene doğru Minho uyandu ve bir elini çenesine yaslayarak doğrulup Hyunjini izlemeye başladı.
Bu kadardı işte çektiği tüm çile. Yıllardır ona kavuşma isteğiyle yanıp tutuşması ve daha nicesi son bulmuştu. Önünde mışıl mışıl uyuyordu. Gece Minhoya öpüşlerini bahşetmişti.
O hissi yine hatırlamak Minhoyu sarstı. Dudaklarına kaydırdı bakışlarını. Dünyadaki en güzel dudaklara... Yavaşça üzerine eğildi Hyunjinin. Ve dudaklarını değdirdi, korkarak, çekinerek.. Yine uyanır ve kalkıp giderse diye ödü kopuyordu.
Hyunjin uyumuyordu ki. Minhonun onu izlediğinin de farkındaydı. Ama tadını çıkarmak istemişti. Dün gece öpüşmelerinde yanlış bir şey hissettiği için çekip gitmişti.
Felixe açmıştı derdini. Yaşadıklarını anlatmıştı. Kendini nasıl tutamadığını ve kendi büyüttüğü kişiyi nasıl öptüğünü anlatmıştı.
Ama Felix sadece gülümsemişti onun endişesine ve şefkatle kollarının arasına alıp şöyle söylemişti
-Benim güzel Hyunjinim, onu sen büyüttün. Ama sen doğurmadın ki. Ya da babası değilsin. Kardeşi bile değilsin. En nihayetinde bir yabancı o. Ve bizden farklı şekilde büyüyen bir yabancı. Yanlış hissettiriyor olabilir. Ama hiçbir yanlış yok. Aşkın bir yanlış değil, ondan utanma, sahip çık.
Felixin söyledikleri sonrasında Hyunjin zor olsa da ona hak vermişti. Zaten Minho olmadan geçirdiği gece sonrası Felix hiçbir şey söylememiş olsa bile anlardı ona sırılsıklam aşık olduğunu..
Şimdi Minho yavaşça dudaklarını Hyunjinin dudaklarına değdiriyordu ve Hyunjin adeta eriyordu zerre zerre.
Minho Hyunjin yine kaçar diye korkusundan yavaşça çekilmek üzereydi ki Hyunjin eliyle Minhonun ensesini tutarak onu kendine çekti.
Hyunjin dünkünden bile farklı öpüyordu şimdi. Çünkü dün bilmiyordu Minhoya aşık olduğunu. Ama şimdi biliyordu. Tüm hücrelerinde hissediyordu.
Hyunjinle öpüşmek Minho için hayal bile değildi. Şimdi onunla böyle olmak... Yavaşça dudaklarını ayırdı Hyunjin. Burnuna bir öpücük bıraktı Minho'nun.
Minho şaşkın ama aşık gözlerle Hyunjini izliyordu. Onun bakışları Hyunjini sarhoş ediyordu adeta.
-Öyle bakma sana daha fazla aşık oluyorum Minho
- N-n-ne
- Niye şaşırıyorsun ki? Az önce seni öptüm farkında değil misin? Hatta dün de öpmüştüm
Dedikten sonra kıkırdadı Hyunjin. Minho dünya üzerindeki en mutlu insandı şuan.
Minho bir anda mutluluktan Hyunjinin alnını, gözlerini, yanaklarını, yüzünün her yerini öpmeye başladı.
Hyunjin kahkahalarla gülüyordu. O kadar mutluydu ki.. Bu mutluluktan kendini mahrum bıraktığı için kendisine kızıyordu.
- Hyunjin seni çok seviyorum. Hyunjin seni her şeyden çok seviyorum. Senin için gözümü kırpmadan ölürdüm..
Sonra bir anda mahzunlaştı
-Yani eğer ölebilseydim..
-Ölme Minho, keşke ben de seninle burada sonsuza kadar kalabilseydim.
- Hyunjin sus! Bunu konuşma bile. Bir daha ölümle alakalı bir şey duymak istemiyorum ağzından
Gerçekten çok kızmıştı. Bu siniri Hyunjini ürkütse de huzurla kollarını Minhoya doladı. Onun kendini sarması ile Minhonun tüm siniri de uçup gitmişti. Yok olmak istedi Hyunjinin kollarında...
Ayayayayay kavuştular
Evet ani bir kararla yeto artık kavuşun dedim ejdkwkdkmrrd
Ay bölümü sevdiniz mi ya 🥹🥹
Bebekler bu bölüm yorum sınırı var 30 yorum olmazsa yb gelmeyecek maalesef 🥹
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUCİZE - Hyunho
FanfictionEski çağlarda sessiz sakin bir göl kenarında yaşayan ressam Hwang Hyunjin, gölün üzerinde süzülen bir sepet görür... Hyunho