Ensesinde hissettiği Minho'nun öpücüğüyle baştan ayağa titredi Hyunjin. Hızla yüzünü Minhoya dönerek:
-Normalde o şekilde öpmezdinDedi kısık ve utanmış bir ses tonuyla. Ay ışığı odalarını aydınlatıyordu ve loş ışıkta Minhonun gözleri gökteki yıldızları gözlerinde taşıyordu sanki. Bir süre bir şey söylemedi Minho. Sonra yavaşça konuşmaya başladı
-Evet ama bu kez oradan öpmek istedim. Rahatsız mı oldun yoksa?
-Yok. Yok hayır olmadım da.. Neyse işte sordum öylesine
Bir süre ikisi de sustular. Sonra Hyunjin çok uzun zamandır merak ettiği bir şeyi sormak istedi.
-Minho?
-Hm
-Sen şimdi kaç yaşındasın? Biliyor musun bunu?
-20 yaşındayım. Sizden farklı bir şekilde yaş alıyorum ve çok küçükken hesaplamayı öğrendim
-Ne zaman benimle yaşıt olacaksın?
- 6 Ay sonra falan galiba ne oldu ki?
- Bu hızla büyümeye devam edersen, benden çok büyük olduğun zamanlar da gelecek
Bunu söyledikten sonra Hyunjinin yüzü bulutlandı. Minho bunu fark etti ve kollarını ona sardı. Normalde bunları ona söylemeyi düşünmüyordu ama Hyunjin üzülmesin diye her şeyi yapabilirdi.
-Senden büyük olsam bile görünüşte çok farklı olmayacağım
Hyunjinin gözleri fal taşı gibi açıldı. Başını yastıktan kaldırarak Minhonun gözlerinin içine baktı.
-Nasıl yani?
Düşünceli bir yüz ifadesi takındı Minho. Söylemesi gereken şeyi tartıyor gibi bir hali vardı. Ama sonra nedense bir çırpıda söyleyivermeyi daha uygun buldu
-Ben ölümsüzüm Hyunjin...
Heyecanla Hyunjinin gözlerinin içine bakıyordu. Vereceği tepkiden korkuyordu.
Hyunjin başta çok şaşırdı ve ağzı açık kaldı ama hemen sonra şefkat dolu bir gülümseme yerleşti yüzüne.
-Demek varlığın bu dünyada daimi. Bu dünya çok şanslı Minho. Ne yazık ki ben her anına şahit olamayacağım..
Minho elini Hyunjinin ağzının üzeirne koydu. Böyle bir ihtimal söz konusu bile değildi. Hyunjin ölemezdi. O da kendisi gibi ölümsüz diye düşünüyordu hep. Ya da buna inanmak istiyordu.
Minho kollarını sıkıca ona sardı ve uykuya daldılar. Sabah olunca komşuları geldiler. Yanlarında tanımadıkları bir çocuk daha vardı. Bu kısa boylu, neşeli ve gürültücü çocuğun kim olduğunu iksii de merak etmişti
Onlar sormadan Felixin annesi çocuğu tanıtmaya başladı
-Biz çok yaşlandık. Jisung her şeye tek başına koşmaya çalışıyor. Bizimkiler de çekirdekten yetişmedikleri için zorlanıyorlardı. O yüzden onu yanımıza aldık. Yeni yardımcımız Changbin
Changbin daha ilk saniyeden yüksek bir notadan girerek:
-Voaah bu çocuk da kim? Aşırı yakışıklıymış. Adın ne senin?-Hwang Hyunjin
-Ne güzel bir adın var Hwang Hyunjin
Diye bağırdı ChangbinHyunjin kulaklarını tıkadı. Neden bağırdığı hakkında en ufak bir fikri yoktu. Sürekli bağırıyordu ve sesli kahkahalar atıyordu.
Aslında cana yakın ve dürüst birisi olduğu açıktı. Eskiden olsa zor alışırdı Changbine. Ama Minho hayatına gürültüyü getiren kişiydi.
Sonraki günler boyunca savaş başladı. Changbin durmadan Hyunjinin peşinden koşuyor, Minho durmadan Changbini engellemeye çalışıyordu.
Jisung için hava hoştu. Bu sayede Felix yalnız ona kalıyordu.
Jeongin ise olan biteni uzaktan izliyordu. Onun aklındaki tek kişi karşı kasabadaki ailesiyle devamlı gittikleri kasabın kızıydı. Hayatında gördüğü en güzel kızdı ve bundan sonraki yaşamını onsuz hayal edemiyordu.
Bir sabah Minho ve Hyunjin kahvaltı ederlerken Minho huysuz bir ifade ile:
-O Changbin denen çocuktan hiç hoşlanmıyorum. Sürekli peşinden koşuyor-Minho çocuk musun sen kaç yaşına geldin?
-22 diyip dil çıkardı Minho
-Seni ben büyüttüm. Altını temizlediğim günler çok uzakta değil, diyip dil çıkardı Hyunjin
- Şu seni ben büyüttüm psikolojisinden bir çıksan. İnan her şey daha güzel olacak Hyunjin
Dedikten sonra çatalını masaya vurarak masadan kalktıMinho biraz giderli
Ay bu fic beni geriyor yazarken konusu çok farklı olduğu için 🥺🥺
O yüzden acaba oluyor mu diye düşünüyorum hep 🥹🥹
Yorum yapın da rahatlatın beniii 🤭
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUCİZE - Hyunho
FanfictionEski çağlarda sessiz sakin bir göl kenarında yaşayan ressam Hwang Hyunjin, gölün üzerinde süzülen bir sepet görür... Hyunho