O sabah güne her zamanki gibi Minhonun öpücüğü ile değil de Jisunngun mutfaktan yükselen şarkı çığırmasıyla başladım. Söylemek demiyorum çünkü buna sadece çığırmak denir.
Aşağı indik ve Mutfakta kahvaltı hazırlayan Jsiungu gördük. Baya neşeli görünüyordu.
-Yavrularım kahvaltıya Felix de gelecek gelin gelin
-Kahvaltıya tüm köy gelsin ama niye bağırıyorsun amınakoyim!
-Siz mutlu olmak nedir bilir misiniz?
-Oradan bakınca mutsuz gibi miyiz?
-Sinirli gibisiniz daha çok
-hmm bak sen şu işe neden acaba?
-Tamam Minho üstüne gitme daha fazla. Mutlu işte boşver biraz erken uyanmış olduk kötü değil ki.
-Sen öyle diyorsan öyledir meleğim.
Biz tam konuşmaya devam edecektik ki kapı çalındı. Jisung 'Felix geldi' çığlıkları eşliğinde kapıya koştu. Kapıyı açtığında karşısındaki Felix değildi ama en az onun kadar mutlu edecek kişiydi. Ya da kişilerdi. Jeongin ve ailesi gelmişti.
Onları görür görmez biz de koştuk. Minho doğruca Sunghoonu kucağına aldı. Sunghoonun 1 Ay içinde hiç büyümemiş olması beni çok şaşırtmıştı.
Gerçi bebekler böyle olurdu öyle değil mi? Minho 1 Ay içinde emeklemeye başlamıştı. Ve şimdi Sunghoon 1 Ay önce nasılsa ufak tefek kilo alması dışında aynıydı sanki.
Minhoyu Sunghoonla vakit geçirirken görünce çok üzüldüm. Çünkü onu çok seviyordu ve ona hiçbir zaman böyle bir mutluluk yaşatamayacaktım.
Biz Jeonginlerle vakit geçirirken kapı tekrar çaldı. Bu kez gelen Felix olmalıydı. Jisung kapıyı açtığında yine kapıda birden fazla kişi vardı. Felix,Changbin,Seungmin ve Chan
Jisung:
-Sizin ne işiniz var burada lan?Felix:
-Changbini ben çağırdımChangbin:
-Seungmini de ben çağırdımSeungmin:
-Chanı da ben çağırdım bugün izin günü evde yalnız kalsın istemedim. İki lokmayı çok mu gördün?Minho:
-Changbin ne zaman iki lokmaya doydu amınakoyim? Changbin herhangi bir öğüne eşlik edeceği zaman ben sofraya fazladan 2 ekmek koyuyorumChangbin:
-Evet Görüyorsunuz anlatmaya gerek yok! Lokmalarımı saymış piç-Ya nolursunuz kavga etmeyin de kahvaltı edelim
Diye araya girdimBu serzenişimden sonra kahvaltıya geçtik. Herkes mutluydu. Soframızı Sunghoonun neşeli kahkahalar daha da neşelendiriyordu.
Yemekten sonra Jeongin ve ailesi evlerine döndüler. Gidilecek yolları uzundu. Chan sevgilisinin yanına gitmek için izin istedi.
Felix:
-Senin sevgilin mi vardı?Chan:
-1.5 yıldırMinho:
-Oha niye söylemedin anasını satayımChan:
- E sormadınız?-Ya bırakın çocuğu da gitsin sevgilisinin yanına.
Dedim ve herkesi susturdum2 YIL SONRA
Bugün Chan evleniyordu. Sullyoon çok güzel bir kızdı. Chanı çok mutlu ediyordu ve çok mutlu olacaklarına emindim.
Minho artık 55 yaşındaydı. Bense 28. Onunla aldığım her yaş güzeldi. Onunla her şey güzeldi.
Sunghoon minik adımlarla ortalıkta koşturuyor ve kahkahalar atıyordu. Minho ile aralarında çok özel bir bağ vardı. Hepimizden çok Minhoyu seviyordu.
Nihayet nikah kıyıldı ve Chan Sullyoonu öptü. Herkes kahkahalar içinde gülerken bir aralık Felix ve Jisungun orada olmadığını fark ettim. Yine ne haltlar karıştırıyorlar acaba diye düşündüm ve Sunghoonu kucağıma alıp Minho ile onu sevmeye başladık
Tam kahkahalar eşliğinde gülerken tiz bir çığlık tüm alanı doldurdu. Bu Miyeongun sesiydi ve arka taraftan geliyordu. Doğruca oraya koştuk ve kalabalığın bir şeyin etrafını sardığını gördük.
Bizim oraya geldiğimizi gören kalabalık doğruca dağıldı ve yerde dağılmış şekilde duran o şeyi gördüm...
Jisung ve Felix birbirlerine sarılmışlardı. Tanınmayacak haldelerdi ve ikisinin de pantolonu kanla sırılsıklam olmuştu.
O gün ikisini de kaybettik. Bir anlık dalgınlıkla yaptıkları şey öfkeli kalabalığın hedefi haline getirmişti onları...
Minho da ben de uzun süre kendimize gelemedik. Ama en çok Minho etkilenmşş gibiydi. O andan sonra uzun süre bana elini bile sürmedi. Sanki çıldırmış gibiydi.
Fakat bir sabah Hyunjin diye bağırarak uyandı ve kollarını bana sardı. O günden sonra daha normal davranmaya başladı ama ne kadar normal olabilirsek..
Hala Jisungun boş yatağını gördükçe hüzünleniyorum. Hala aklıma gelince gülümseyerek hatırladığım o kadar anımız var ki...
Bir sabah Minho ile ben uzun zamndır yalnız kalamamanın verdiği rehavetle önce öpüşmeye ardından daha da ilerisine gitmeye başlamıştık. Fakat bir anda kapı açıldı. Jisung şok olmuş gözlerle üzerimdeki Minhoya bakıyordu.
-Demek Seme Minhoydu! Hahaha tahmin etmiştim Felix ben kazandım!
Bu anıyı hatırlamak gözlerimi yaşlarla doldurdu. Artık ikisi de yoktu. Vahşice katledilmişlerdi...
Felixi kaybetmek şu hayattaki en büyük acıydı benim için. Çünkü kaybedeceğim daha değerli hiçbir şeyim yoktu. Minho dışında. Ama Minhoyu kaybetmezdim. Sonuçta o ölümsüzdü. Keşke Felix de öyle olsaydı.. Onun o güneş gibi parlayan gülümsemesini öyle özledim ki...
Ay arkadaşlar bugün sadece hüzün var..
Bunu beklemiyordunuz biliyorum. 🥹
Öteki bölüm final sanırım zaten😭
Minho'nun kendisi de öyle katledildiği için onların ölümünden çok etkilenmesi 🥺🥺
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUCİZE - Hyunho
FanfictionEski çağlarda sessiz sakin bir göl kenarında yaşayan ressam Hwang Hyunjin, gölün üzerinde süzülen bir sepet görür... Hyunho