"Ne kadar az kişi gelmiş.""Nasıl izlenesi bir film seçtiysen artık. Umarım ilk on dakika uyanık kalabilirim."
Salondaki koltuklar normalden biraz daha dardı. Semtin en eski sinemalarından birindeydiler. Elindeki telefonu sessize alıp, yan taraftaki boş yere bıraktığı montun cebine koyarken bir yandan da sert bakışlarını diğer tarafında oturan uyuza yolluyordu. Güya film boyunca keyifle yiyecekleri patlamış mısırı avuç avuç ağzına tıkmaya çalışan Ulaş'a.
"Onu film izlerken yiyecektik. Film daha başlamadan söyleniyorsun. Yemesene şunu, bitireceksin."
Uzanmaya çalıştığı kovayı aksi yöne çekip kaçırdı bok herif. "Benden her şeyi isteyebilirsin ama mısırımı vermem. Hem filmin konusunu okudum. Gayet sıkıcı."
Arkasına yaslanıp sonunda yerleşirken bıkkınca inledi Emre. "Burada tek bir sıkıcı var o da sensin. Neden teklifini kabul ettiysem."
"Kabul ettin çünkü saçma filmine benden başka kimse seni götürmezdi. Görüyor musun? Mükemmel birini buldun. Şanslısın ve minnettar olmalısın." tek bir mısırı parmaklarının ucundan kitap kurduna uzattı, "Hem de bonkörüm." gevşek gevşek sırıtması asabını bozsa da, verdiği mısır alıp ağzına attı, "Bu kadar eli açık olma. Gözlerim yaşaracak."
Aslında dediğinde doğruluk payı vardı. Çünkü Emre'nin sinema zevkiyle en başından dalga geçen Zeyno veya Anıl onunla hayatta gitmezlerdi. Bu düşüncesini kendini sakladı tabii. Tekrar elini uzatıp, "Biraz daha ver." dedi. Açık avucuna Ulaş şimdi iki mısır bıraktı, eğer fragman başlamasa o kovayı almasını bilirdi de...
"Oha. Buna da gidelim."
"Olur."
"Çok iyiymiş."
"Tabii canım."
Gözlerini perdeden çekip, yanındakine döndü. Koltuğun köşesine doğru yaslanmış, çok komik bir şey izliyormuş gibi kendine bakan ukalaya.
"Bana değil oraya bakacaksın."
"Kesinlikle."
"Pisliksin."
"Sen de sevimlisin."
"Beni uyuz etmeye mi çalışıyorsun?"
Hevesli hevesli başını salladı Ulaş. "Elimde değil aşırı tatlısın."
Neyse ki salonun ışıkları çoktan kapanmıştı. Şu herif ne yapıp ediyor, onu utandırmayı başarıyordu. Allah vergisi bir kabiliyetti bu. Tüm kızların etrafında pervane olmasına şaşmamalı' diye düşündü.
"Bin kere söylesem de inatla şöyle konuşacaksın değil mi?" fırsattan istifade elini kovanın içine daldırdı, Ulaş'ın elinin üstünden çarpan elektriklenme ile titrese de bir avuç mısır aşırabilmişti.
Bakışlarının üstünde olduğunu hissetse de, yumruğunun içine hapsettiği mısırları yiyip, ekrandan çekmiyordu gözlerini. Ta ki nefesini boynunda, kulağının üstünde hissedene kadar da öyle durmayı başarabilmişti.
"Elimi tutmak istiyorsan daha direkt ol. Böyle oyunlara gerek yok kitap kurdu." dedi sesin sahibi.
Hadi ama bu kadarı da fazlaydı. Alt üstü yanlışlıkla kısa bir an elini kavramıştı. Aynı hızla da çekmişti. Yine o aptal film sahneleri gibi olduğunu kabul ediyordu. Rahat takılmaya çalışıp, "Çok beklersin." dedi.
Ulaş'ın hali hazırda gülerek kendini izleyen gözleriyle göz göze geldiler. "Sen ne zaman hazır olursan. Beklerim." deyip göz kırptı pislik.
Ahlayarak yüzünü ellerinin arasına aldı diğeri. "Sinir ediyorsun beni." ama az sonra filmin başlangıç jeneriği akmaya başladığında ve ekranı pastel renkler doldurduğunda heyecanla tüm dikkatini filme çevirebilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kesinlikle, belki
RomanceBir adet hafif saftirik Emre ve havalı 'kazanova' Ulaş'ın romantik komedi tadında hikayesi...