28

1.2K 119 17
                                    




"Şöyle bakmayı keser misin?" masaya eğilerek, uyarıcı bir tonda söyledikleri, karşısındakinin daha bir arsızca sırıtmasına neden oluyordu.

"Neden?" dedi kışkırtıcı tavrıyla Ulaş pisliği. "Çok mu fena oluyorsun?"

Emre, karşısındakinin arsızlığının şokuyla ağzını açamayınca fırsattan istifade devam etti.

"Biliyorsun değil mi arkada küçük bir ofis var. Yalnızca yetkililer için. Çok acilse, söylemen yeterli. Veya bir işaret çakabilirsin."

Emre'nin ağzı açılıp kapandı. Hayret edilesi biriydi şu Ulaş. Bir yere kadar kayıtsız, rahat olmayı anlardı da... bu kadarı da fazlaydı. "Çakabilirim evet. Suratına."

Sesli kahkahası yüzünden etraftaki bir kaç kişinin kısa süreli bakışlarını üstlerine çektiler.

"Utanman da yok ki. Kime laf anlatıyorum." Masanın altından bir tekme savurmamak için kendini zor tutuyordu. Yetmezmiş gibi karşısındaki  daha geniş sırıtıyordu.

"Kes şunu Ulaş. Sinirlerim bozuldu. Herkes bize bakıyor. Manyak mısın?" dedi.

"Çok akıllı olduğum söylenmez," nefesini düzeltmek için duraksadı biraz, "Alayım mı sinirlerini?"

"Of."

"Tamam tamam. Takılıyorum. Ama sen de çok kolay gaza geliyorsun. Hişt," etrafta dolanan bakışlarını zorla geri üstüne çekerek devam etti şerefsiz. "Nasıl bakıyor muşum? Biraz detay versene."

Şu aptal, lüks restorana geldikleri yetmemiş gibi bir de geriye yatırdığı saçlarından meydana çıkan yüzü... Siyah bir kot ve üstüne de gömlek giyinmişti. GÖMLEK! Tanrı aşkına film mi çekiyorlardı? Mankenler gibi süslenmenin ne alemi vardı? Bok var gibi evden almasına da izin vermemişti.

Oysa böyle giyineceğinden haberi olsa veya saçlarını geriye yatırıp, göz kamaştırıcı bir şekilde ona gülümseyeceğinden, o da biraz çeki düzen verirdi elbet kendine.

Mesela üzerindeki kapüşonluyla çıkmazdı en başta. Ve dizi yırtık, haftada en az iki kere giyindiği kotuyla.

"Tamam. Konuyu kapatıyorum. Sırıtma artık."

"Hay hay." komik bir ciddiyetle kaşlarını çattı. "Aklıma gelmişken. İşten bir kaç gün izin almayı düşünüyorum."

"Neden? Ne zaman? Bir yere mi gideceksin? Kimle?"

Ulaş eliyle ağzını saklayıp başını öne eğdi ve bir kaç saniye öyle kaldı. Sonra boğazını temizleyip yine şakacı bir ciddiyetle meraklı suratına baktı.

"Gülmedim."

"Belli. İş seyahati mi?"

Başını iki yana salladı. "Değil."

"Ne peki?"

"Belki sen de izin alırsın. Kamp yaparız."

"Kamp mı? Ama ben kamplardan nefret ederim." kalbi yine de hızlanmıştı biraz. Aklına en son Gülriz'in zorlamaları gelince de düşüncelerini dağıtmak için dışarı baktı. "İşin aslı pek doğa insanı değilim galiba. Zeynep öyle diyor."

"O zaman yola çıkarız, kafamıza göre. Nasıl fikir?"

"Benimle mi?"

"Evet şapşal. Senden başka kimse var mı?"

"Yok." dedi yarı sorar gibi.

"Yok tabii. O zaman anlaştık mı? İzin alacak mısın?"

"Bu hafta olmaz ama."

Kesinlikle, belkiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin