25

1.9K 156 37
                                    







Kalbi duracaktı.

Heyecanını bastırma teşebbüsleri boşa çıkmış, sağ işaret parmağını sol bileğine dayamış nabzını dinliyordu.

"Beyefendi? İyi misiniz?"

Taksi şoförüne bakarken içinden saymaya devam ediyordu. Sonunda altmışa varıp, durumun vahametiyle gözlerini kapatıp, başını aşağı düşürdü. "İyiyim." Onu öpmeden ölmek istemiyordu ki. Neden ilk defa birini öpecek gibi tepki veriyordu? Lanet yakışıklılığı minicik aklını uçuruyordu şerefsizin. Cılız sesiyle kendi kendine konuştu. "Bayılacağım sanki."

-

"Nedense söz konusu sen olunca artık şaşıramıyorum."

Elini kaldırıp poşeti salladı. "Cin aldım. Bira da."

"Mesaj atıp, eve paket yollayacağını söylediğinde bunu düşünmemiştim." dedi kenara çekilirken. "Hoş geldin. Paket."

Emre gözlerini devirse de kalbi hala az biraz gümbürdüyordu. Lakin ne hikmetse mavi gözleri karşısında görmesi işe de yaramıştı. Bir nebze olsa rahatlamanın verdiği hisle zar zor gülümsedi. "Müsaittin değil mi?"

"Senin için her zaman."

"Normal cevap versen ölürsün zaten. Hoş geldim."

Ulaş genişçe gülümseyip kolundan tutup içeri çekti. Sonra da kapıyı kapattı. "Hoş geldin. Emre."

Ah ya yazık değil miydi zavallı Emre'ye? İlk defa gittiği yabancı bir ülkenin gişesinde tekleyen turistler gibi hızla sağa sola bakındı. Peki şimdi ne yapacaktı?

Avuç içleri terlerken montunu çıkarıp oralı olmamaya çalışarak "Şu taraftan mı?" diye sordu. Ulaş'ın evindeydi nihayetinde. Cesaret etmesi bile mucizeydi. Gizli niyetini kendine saklamaktı niyeti. En azından bir süre. Ev sahibinin yönlendirmesiyle salona geçip dikkatli gözlerle etrafı taradı.

"Çok mu beğendin?"

"Ne?" Paniğini saklamaya fırsat bulamamıştı.

"Evi diyorum, çok mu beğendin?"

"Yani." diye bir giriş yaptı. Evi mi? Kimin umurundaydı ki? "Sanki biraz boş. "Gerçekten de boştu. Şimdi dikkat kesilmişti. Düzenliydi de. Beklediği gibi değildi yani.

"Minimalizm. Duymuş muydun, bir Japon,"

"Çok biliyorsan, onu kızlara karşı kullan." Kendi sözleriyle gözleri büyüyen Emre eliyle ağzını kapattı.

Ulaş'ın gülümseyen gözleri kısıldı. "Kitap kurdu? Sen şimdi beni kıskandığını mı itiraf ettin?"

"Haha. Çok beklersin." pis bakışlarını üstünden çekmeyerek nasıl sinirlendiğini göstermeye çalışsa da işe yaracağı yoktu. Keyfi her halinden belliydi uyuzun.

"Beklerim tabii. Şimdi şunları içeri götürüyorum. Sen rahatına bak." Tabii ki göz kırpmıştı. Piç kurusu!

Kendi ağzından çıkanları bir an önce dizginlemezse... Yo. Gerek yoktu ki. İçerden gelen tıkırtıların eşliğinde üçlü koltuğa yerleşti. Demek böyle bir yerde yaşıyordu. Normal gibi de ama değil gibi de. Ne beklemişti ki? Her yerde çıplak kadın posterleri mi? Belki. Dağınıklık? Yani. Kitaplık bile vardı üstelik. Kitaplığı boş ver de nasıl öpecekti? Bir anda mevzuya giremezdi ya. Plan da yapmamıştı.

"Sende bir haller var gibi. Al bakalım. Bira getirdim ama istersen cin de,"

"İsterim."

Uzattığı birayı geri çekecek gibi olduğunda eğilip elinden kaptı. "Cin de isterim. İstemesem almazdım değil mi? Ev hediyesi getirecek halim yok. Beraber içeceğiz."

Kesinlikle, belkiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin