Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Merhaba Sevgili Okurlarım. farkındayım bölüm araları biraz uzuyor, düzenli atamıyorum. Hayat şartları diyelim. elimden geldikçe düzenli paylaşmaya çalışacağım. bu kurgumuz sadece bir kurgu değil aynı zamanda bazı gerçek yaşanmış olayları da kapsamaktadır. aslında en başında bu bilgiyi paylaşmam gerekirdi ama nasip diyelim.
Bu bir masal.... Bu bir Papatya Masalı... Bu onların masalı... Bir varmış bir yokmuş bakalım prensesin ve prensin nasibine düşen ne olmuş.
keyifli okumalar.
yıldıza basmadan çıkmayalım olur mu?
Saçlarının kızıllığı ile bir bütün haline gelen kırmızı ruju benim yerim tam da burası der gibi yakışmıştı dudaklarına. Zümrüt yeşili hafif kabarık v yaka elbisesi kızıllarını ön plana çıkarıyordu. Ay gibi parlayan gerdanına sade ortası değerli bir taştan oluşan kolyesini takmıştı. Kendini çok güzel hissediyordu.
Başını prensin omzundan kaldırıp kahvenin kokusunu burnuna getirip göğüs kafesine sakinliği iliştiren gözbebeklerine baktı. Tüm gününü bu güzel gözlere bakarak geçirmek istiyordu. Sadece onun omzunda, sadece onun göğsünde...
Prens prensesin narin ellerini tutarken dalgalı saçlarına bir öpücük kondurdu. Prensesinin elini hiç bırakmaz daima elini tutardı. Bu ise prensesin gözünden hiç kaçmazdı. Koca çınar ağacının gövdesinde dayalı halde duran gitara tek eliyle uzandı. Bunu fark eden prenses oturduğu yerde doğruldu. Sevdiğinin sesini dinleyecekti. Enstrüman çalarken sevdiği adamı izlemek onun için bir aşktı. Sevdiğinin sesini dinlemek bir aşktı. Aşk demek prens demekti, prens demek aşk demekti.
Prens gitarın yanı sıra bağlama da çalıyordu. Mükemmel bir ses mükemmel bir yetenek. Adeta prenses ile birbirini tamamlıyordu... Çünkü prenseste şarkı söylüyor, şiir okuyor ve yazıyor... Dans edebiliyor. Birbirlerini sanatsal anlamda tamamlıyorlar. Prensin yeteneklerinin arasına resim çizebilmesini de eklemeyi unutmayalım.
Prens prensesi atına bindirip saraya doğru yol alır. Prenses saraya yaklaşmadan önce Prense yürümek istediğini söyledi. Prens ne kadar tek başına bırakmak istemese de Prensesi kırmaz, isteğini kabul eder. Prenses sarayına doğru kır bahçelerinde dolanarak gitmeye başlamıştır.
Prensesi gören bir arkadaşı prensesin yanına gelir. Sarı, omuzlarından dökülen saçları ela gözleri, yuvarlak büyük burunlu, kahverengi elbisesi ile prensesin karşısında durur. Yanında ise onunla yaşadığı arkadaşı vardır. Siyah küt kesilmiş biraz bakımsız saçlara sahip olan balık etli, sivri burunlu, kahverengi gözlü koyu sarı elbiseli arkadaş...
'' Demek bizi dinlemiyor bu güzel kızıl saçlı prenses sevgili arkadaşım. Biz de onun iyiliği için babasına söyleyelim o zaman. Bizim değerimizi anlar elbet. Her şey onun iyiliği için ama işte..''
''Benim iyiliğim için mi sevdiğim insanla aramı bozmak istiyorsunuz? Bu yüzden mi babama söylemekle tehdit ediyor ailemle aramdaki iletişimi bozmak istiyorsunuz? Arkadaşlık böyle mi olur? Hâlbuki o gece o baloda sen tanıştırmıştın bizi...''
''Sevgili arkadaşıma söyler misin tatlım ben ona o prensin kötü olabilme ihtimalini de söylemiştim. Eğer kötü biri çıkarsa benden bilme demiştim.''
''Sen önce yanındaki arkadaşın üzerinden benimle iletişim kurmaya çalışma direkt benimle konuş, böyle yaparak zaten beni yok sayıyorsun. Bu gönül işi, kalp işi... Manavda elma, armut yeri değiştirmeye benzemez. Her çiçeğin bir yetişme tarzı vardır. O çiçeği güneşten alp başka bir yere koysan solar. Eğer prens benim için yanlış bir insansa bile bunu ben yaşayıp görmeliyim. Arkadaşlık ise ne olursa olsun hangi şartlarda olursa olsun destek olmaktır köstek olmak değil.''
'' Sana aldığı hediyelere kanıyorsun, sana söylediği şarkılara kanıyorsun. Sanki hiç erkek görmemiş gibi daha ikinci buluşmanızda elini tutmasına izin verdin. Onun kucağına attın kendini. Annene söyledim işe yaramadıysa babana söyleyeceğim.''
Prenses duyduğu bu cümleden sonra çok üzülmüştü. O kadar güzel bir kalbi var ki prensesin öyle masum öyle temiz... Arkadaşından beklememişti bunu. Ama izin vermeyecekti sevdiği adamla arasına girmesine. Başka bir cümle kurmadan arkadaşının yanından geçip gidecekti sadece.
Ama kendini acı içinde yerde buldu. Sarı saçlarından kıskançlık akan hasetlik fışkıran sevgili arkadaşı prensesi dikenli güllerin olduğu tarafa doğru itmiş prensesin ayağına ve eline dikenler batmıştı. Birden düşmenin verdiği acıyla dizi acımıştı.
''Senin bu yaptıklarını unutmayacağım. Sen de bil gülü seven dikenine katlanır. Ben onu çok seviyorum ve ne olursa olsun sevmeye de devam edeceğim. Belki bedenlerimizi ayırabilirsin ama bu sözümü unutma kalpleri ayıramadıktan sonra bir şeye yaramaz. O yanındaki arkadaşın da elbet seni yalnız bırakır.''
Prenses kendini yatağına ağlayarak attı. Elbisesini sıyırıp dizine baktı; kızarmış ve biraz kanamıştı. Arkadaşının neden böyle davrandığını anlayamıyordu. Prensle asla vakit geçirsin istemiyordu. Prensin aldığı hediyeler, prensese söylediği türküler onu çileden çıkarmaya yetiyordu. Böyle arkadaşlık olmazdı. Ya babacığına söylerse bu durumu diye düşündü. Çekiniyordu fazlasıyla. Ve korkuyordu aynı zamanda. En iyi prenses bilirdi anne babasının huyunu. Babası aksi huysuz, katı kuralları olan biriydi. Annesi ise her şey onun istediği gibi olsun isteyen, asla dinlemeyen anlamaya çalışmayan biriydi.
Prenses korkuyordu. Bunları anlatamazdı prense. Ne düşünürdü prens onun için. Biraz daha durumu idare edebilmek için susmalıydı. Prense şimdilik bir şey yansıtmamalıydı. Prensi dinleyip anne ve babasına bu durumu anlatmalıydı ama bunu nasıl yapacaktı?
Korkuyordu çünkü duyguları ve düşüncelerine önem verilmeyen bir çocuktu. Endişeliydi çünkü onu hiç dinlemezlerdi kendi bildikleri doğruları vardı. Stresli ve kaygılıydı çünkü hiçbir zaman ona ait bir şey olmamıştı. Korku tüm bedenini kaplamıştı. Prenses hiçbir zaman kendi olamamıştı.
Bu sefer kazanan olacaktı. Nasıl olacağını bilmiyordu ama bu sefer prensi sevmekten vazgeçmeyecekti. Prensi ondan alamayacaklardı.
Peki ya prens?
Prens bırakacak mıydı prensesi?
Prens cesur davranabilecek miydi?
Prens tutabilecek miydi prensesin elini daima?
Prens dikenlere rağmen güllere ulaşabilecek miydi?
Gülü seven dikenine katlanır mıydı?
Yeni bölüm devamı için beklemede kalın.
yıldıza basıp bana destek olur musunuz?
yorumlarınızı bekliyorum. satır aralarında buluşalım. oylarınızı verin ki okuduğunuzu bileyim. desteklerinizi esirgemeyin:) :) :) :)