Seni Seviyorum Güzel Yüreklim

74 53 154
                                    

Merhaba arkadaşlar, masal bölümümüzü önden paylaşmak istedim. çok uzun olup okurken sizi sıkmasın diye.

okuduktan sonra yıldıza basmayı unutmayın.

keyifli okumalar :)



Ilık esen rüzgârın omuzlarına dökülen saçlarını dalgalandırdığı bir Ekim sabahında penceresinden gökyüzünü izliyordu. Gözkapakları gözlerini iç dünyaya açmak için gözbebeklerini örttüğünde burnuna gelen çiçek kokularını tüm benliğiyle içine çekiyordu. İçi içine sığmıyordu. Çiçekleri ekmek, toprakla uğraşmak, deniz kenarına gidip maviyi seyretmek naif sesiyle şarkılar söylemek çocuklar gibi dans etmek istiyordu. Henüz soğumaya başlamayan havalardan fırsat kocaman sarayının kapısına yürüdü. Babacığı at arabasıyla onu götürmelerini söylese de prenses tek başına kalmak istediğini söyleyip babasının yanaklarına öpücük kondurup saraydan çıktı.

Morali çok bozuktu prensesin. Etrafındaki değer verdiği arkadaşları onun prensle olan aşkına gölge düşürmeye çalışıyordu. Oysa prenses prensi çok seviyordu. Bu aşkı doyasıya yaşamak, onu her zerresinde hissetmek her daim onun yanında olmak istiyordu. Onun yanı huzurdu, onun yanı en güvenli limandı. Prensin onun için güvenli bir liman olmadığını söyleyenler, prensesin ruhunun diğer yarısı olmadığına inananlar, papatyanın toprağının yanlış toprak olduğunu söyleyenler... Çok korkuyordu prenses kaybetmekten... Onsuz kalmaktan...

Denizin mavisine yakın adeta denizle bütünleştiren mavi sade olan elbisesiyle adeta gözleri kamaştırıyordu. Şimdi tekrar gözlerini yumdu. Hissettiği sadece denizin kokusu, kuşların cıvıltısı, dalgaların sesiydi... Ruhuna şifa demekti deniz... Kuş gibi hafiflemişti, kendisini bulutların üzerindeymiş gibi rahat hissediyordu. Dalgaların sesi kulaklarında bir melodi gibi doluyordu. Kokusunu içine çekmek için derin bir nefes aldı. Bir gariplik hissetti, güzel bir gariplik... Başka bir koku, tanıdık... Önce anlamaya çalıştı prenses ama uzun sürmedi. Onun kokusuydu; Toprak'ın kokusuydu.

Gözlerini açtığında güneş gibi parlayan bir çift göz beliriverdi, yüzüne tebessüm yerleştiren, kalbine mutluluk tohumları eken, parmak uçlarına heyecanın aktığı bir çift göz; Prensin gözleri!

Prens elinde duran büyük yapraklarıyla beyazın asilliğini sergileyen papatyayı prensese uzattı. ''Biz de bir papatya büyütelim mi? Ben en verimli toprağı aldım. Hatta güzel bir saksıda aldım. Bu papatya büyüdükçe bizimde aşkımız büyüsün. Papatya gibi tertemiz, saf, senin gibi masum olan sevgimiz bu papatyayla büyüsün, büyütelim. Birlikte.''

''Birlikte olursa neden olmasın.''

Prenses mavi renkli saksıyı avuçlarının içine aldı. Prens özenerek aldığı toprağı avuçlarının içinden saksıya döktü. Prenses aklına bir şey gelmiş gibi birden '' Şey,'' diye mırıldandı ve devam etti ''diğer saksıya da papatya ekelim. Biri sende dursun biri ben de. Ölene kadar bizimle beraber büyüsünler.''

''Peki canım.''

İki mavi saksı, iki papatya, iki yürek tek sevda... İkisi de önlerinde duran saksıya bakıyorlardı. Ellerine toprak bulaşmıştı prensesin. Parmaklarına bakındı bir süre. Dudağının kenarına yerleştiği tebessümüyle çantasını açtı , içinden bir kutu çıkardı. Gri taşlı bir yüzük...

Kahverengi gözlerine, uzun kirpiklerine, kirli sakallarına, uzun parmaklarına uzun uzun baktı prensin. ''Hiç kimse, hiçbir şey bizi ayırmaya yetmeyecek. Ben bugün herkese de söyledim bunu. Bu yüzük bizim sevdamızın sözü olsun. Seni seviyorum güzel yüreklim.''

Adeta nutku tutulmuştu prensin, yüzünü avuçlarının içine aldı. Çünkü prensesin yüzü onun avuç içlerine yakışırdı.

''Seni seviyorum. Ve seni hep seveceğim. Ve bu papatyalar hiç solmayacak''



onların papatyası hiç solmasın.

yıldıza basmadan çıkmayalım olur mu? :)

Bir Papatya MasalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin