Gözlerimi araladığımda odamdaydım ama buraya nasıl geldiğimi bilmiyordum. Uyuyakalınca Murat getirmiş olmalıydı. Yataktan kalktım ve banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım. Telefonumun melodisini duyunca yavaş adımlarla çantamı açıp telefonumu çıkardım. Yabancı bir numaraydı arayan. Aramayı yanıtladım.
"Hazırlan küçük gelinim. Çünkü seni alması için oğlumu yolladım bile."
Salih Kandemir'in sözleri üzerine kaşlarımı çattım. Bu da ne demekti? Ali buraya mı geliyordu?
"Oğlunuzu boşuna yoruyorsunuz sizinle gelmeyeceğim."
"Davette öyle demiyordun ama. Sevdiklerinin hayatı parmaklarımın ucunda. Akıllı ol ve buraya gel."
Telefon yüzüme kapanırken öfkeyle telefonu yatağa fırlattım. Murat neredeydi? Gel desem gelir miydi? Telefonu geri alarak Murat'ı aradım.
"Murat neredesin?"
"Hastanedeyim bir şey mi oldu?" dedi. Sesi yorgun geliyordu.
"Ali buraya geliyor. Beni almak için. Murat ben gitmek istemiyorum. Ben Ali ile evlenmek istemiyorum." dedim gözlerim yaşlarla dolarken.
"Hemen geliyorum sakin ol gelirse kapıyı açma." Sanki o görebilecekmiş gibi başımı salladım. "Tamam. Acele et nolur." dedim telefonu kapatmadan önce.
Gergince odamda volta atmaya başladım. Ne yapacaktım? Koşarak aşağı indim ve kapıları tamamen kilitledim, açık hiç bir cam yoktu. Üzerimi değiştirdim ve odamda tekrar volta atmaya başladım. Kapı çaldığında gerginliğim daha da artmıştı. Hemen tekrar Murat'ı aradım.
"Murat, geldi. O burada. Zili çalıyor. Ben ne yapmam gerektiğini bilmiyorum acele et nolur."
"Geliyorum İlsu az kaldı sakin ol tamam mı? Telefonunu cebine sıkıştır. Seni götürecek bile olsa telefonun yanında olsun konumunu da açık bırak. Her ihtimale karşı seni bulabileyim tamam mı? Sessize almayı unutma." dedi.
Dediğini yapıp telefonu sessize alıp konumunun açık olduğundan emin oldum.
Ali zili daha şiddetli çalmaya başlamıştı. Ve artık kapıyı yumrukluyordu. Gerçekten çok korkuyordum. Ya Murat gelene kadar beni götürürse? Ya Murat yetişemezse?
"Geldim çok az kaldı merak etme tamam mı? Şimdi telefonu kapatıyorum. Korkma birazdan yanında olacağım." dedi telefonu kapatırken. Telefonu hemen cebime sıkıştırdım. Aşağıdan cam kırılma sesi gelirken ellerimi ağzıma koyup ses çıkarmayı önledim ama kalbim deli gibi atıyordu. Saklanmalıydım. Nereye saklanacaktım? Fazla vaktim yoktu.
Kapı birden açıldığında ve Ali göründüğünde artık hiç vaktimin olmadığını anladım.
"Karıcığım neden beni karşılamaya gelmedin? Oysaki çok heyecanlanmıştım. Beni hayal kırıklığına uğrattın." dedi yanıma gelirken. O yaklaştıkça ben geri adım atıyordum.
"Korkuyor musun benden?" dedi adım atmayı bırakıp. Korkuyordum.
"Ali-"
"Korkuyor musun benden!" dedi sesi bir tık daha yüksek çıkarken. Gözlerimi kapattığımda adım sesleri yaklaştı.
"Hey hey hey, benden korkma. Aç gözlerini ve gözlerime bak sevgilim. Kocandan korkma." Kocan mı? Gerçekten iğrençti. Onunla evlenmeyecektim. Bu olamazdı.
"Hadi karıcığım evimize gidiyoruz." Kolumdan tutarak beni sürüklemeye başladığında ona dirensem de başaramıyordum.
"Bırak beni gelmek istemiyorum!" desem de ellerini sıkıca sardığı bileğimden ayırmıyordu. Birden beni kendine çektiğinde yüzlerimiz arasındaki mesafe azalmıştı. Bakışları dudaklarıma indiğinde gülümsedi. "Bana zorluk çıkarma karıcığım. Hadi evimize gidelim." Kapıdan dışarıya çıktığımızda arabasının kapılarını açıp beni içeri bindirdi ve kapıyı kilitledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN ZEHRİ
ActionGittiği aile davetinde uzun zamandır görmediği babasını gören ve babasının ortağının oğluyla evleneceğini öğrenen İlsu'ya evleneceği adamın abisi yardım edip onu evlenmekten kurtarır ve intikam yolculuğuna atılırsa ne olur?