Bölüm 12:

25 3 0
                                    

ARAZ'IN AĞZINDAN

Kapı açıldığında Sefa'yı görmeyi beklerken kapıdaki adamlardan birinin yerde, diğerinin ise Irmak'ın kafasına silah doğrulttuğunu gördüm. Sefa görünürde yoktu. Soğukkanlılığımı koruyarak "Ne oluyor?" diye sordum.

Adam öfkeyle bağırdı. "Hile yaptın! Buradan sağ çıkamayacaksın!"

O sırada cebimden çıkardığım sigara paketimi açtım. İçinden bir dal çıkarıp dudaklarıma yerleştirdim. Daha sonra paketi İlsu'ya uzattım. O da içerisinden bir dal alıp dudaklarının arasına sıkıştırdı.

Zippom ile önce İlsu'nun sigarasını tutuşturdum, sonra kendi sigaramı.

Ben keyifle sigaramı içerken adam hızla ayaklandı. "Bu ne cüret! Nasıl benim mekanımda saygısızlık yaparsın?! Benim mekanımda bana saygısızlık yapanlara ne olduğunu bilmez misin sen?!"

"Ben onu bunu bilmem sahte patron, şimdi bana sahibini çağırıyor musun, ben mi alayım?" dedim sigaramı içmeye devam ettiğim sırada.

Bakışlarım önce yerdeki saksıya döndü, ardından kitaplığa, ve en son adamın cebine. Kameralar oradaydı. Yani asıl adamımız saklanıyordu. Ama nerede?

"Ne diyorsun sen be!"

Sigaramı dudaklarımın arasına sıkıştırıp İlsu'nun hemen arkasında durdum. Göğsüm sırtına yaslıyken sağ elimle İlsu'nun gözlerini kapattım. Sol elimle ise hızla belimden çıkardığım silahla Irmak'ı tutan adamı alnının ortasından vurdum.

Irmak bir çığlık atıp adama baktı, adam yere düştüğündeyse önce bize baktı. Sonra ise koşarak odadan çıktı. Adamı kenara çekip kulaklığa doğru konuştum.

"Gökay, şimdi" dediğim anda içeri adamın 9 yaşındaki oğlu girdi.

Babası eve pek sık gitmediği için babasını pek sık göremiyordu, ona zarar vermeden babasına götüreceğimizi söyleyip buraya getirmiştik. Madem aradığım adam karşımdaydı oğlu onu tanırdı değil mi?

Çocuk içeri girdiğinde durup ölen adama baktı,   "Sadece uyuyor," dedim korkmasın diye. Ardından bana baktı. Elimi uzattığımda ise yanıma gelip elimi tuttu.

"Bu adam kim? O benim babam değil, beni babama getireceğini söylemiştin." dedi hayal kırıklığı içerisinde.

"Oğlum beni nasıl tanımadın?" dedi adam çocuğa doğru bir adım atarken. Çocuk geri adım atıp arkama saklandı.

"Çocuk işte, tanıyamadı." dedi sahte bir gülüşle bana bakarak. Ona cevap vermeden arkama saklanan çocuğun boyuna inmek için eğilip onunla konuştum.

"O zaman şöyle yapalım, sen şimdi dışarıdaki abi ve ablanın yanına git, ben birazdan babanı bulacağım ve onu bulduğumda seni çağıracağım anlaştık mı?"

Kocaman gülümsedi çocuk. "Anlaştık!" dedi sevinçle. Gitmek üzereyken durdu. Koşarak bana doğru gelip bana sıkıca sarıldı. "Sen çok iyi birisin, bu yüzden artık benim abimsin!" dedi.

Benden ayrılıp koşarak dışarı çıktı.

Keşke her şey sandığın gibi olsa çocuk... diye geçirdim içimden. Keşke ben dediğin gibi biri olsam ve keşke ellerimdeki kanı temizleyebilsem...

Gökay'ın "Acele edin," diyen sesini duyduğumda kendime geldim.

Saksıya ilerleyip kamerayı çıkardım. Kitaplığa baktığımda İlsu oraya ilerleyip kamerayı buldu ve bana getirdi.

Sonra oldukça yavaş ve sakin adımlarla adama doğru ilerledim.

Korkudan titriyordu, bu da kanıtıydı. Gerçek patron bu değildi. Gerçeği saklanıp bizi kameralardan izliyordu.

KARANLIĞIN ZEHRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin