Okunmalar guzel biraz ama oy ve yorum az🤨
~
Jisung arabasını park etmiş ve kilitleyerek şirkete doğru yürümeye başlamıştı. Şapkasını biraz daha öne çekerek saesang fanlardan gizlenmeye çalışıyordu. Şirkete ulaştığında şapkasını derin bir nefes vererek çıkarmıştı.
Karşıdan gelen Changbin'le yüzünde bir gülümseme oluştu ve oraya doğru hızlı adımlarla yürümeye başladı. Karşı karşıya geldiklerinde Changbin de onu fark etmiş ve gülümsemişti. Sonra da aralarında artık alışkanlık olan el selamlaşmalarını yaptılar. Jisung konuşmaya başladı. "N'aber?"
"İyidir. Seni hangi rüzgar attı,kolay kolay gelmezsin." Changbin'in dediği şey ile Jisung gözlerini devirdi ve güldü. "Konser mi ne varmış. Onun için gidicekmişim de falan da filan da."
"Ah,yeni bir grup çıkacak diyorlar. Onun içindir."
"Anladım. Sen nereye?" Soru ile beraber Changbin bakışlarını kaçırdı. Asla Jisung'a bakmıyordu. Jisung onun bu hallerine önce güldü sonra ciddileşti. "Anladım ben. Sana bu sefer ki randevunda başarılar." Gitmeden Changbin'in omzunu patpatlamış ve yanağına bir öpücük kondurmuştu. Changbin iğrenir gibi elinin tersiyle öptüğü yeri sildi.
Jisung Changbin'den ayrıldıktan sonra her hangi bir çalışanı buldu ve patronunun yerini sordu. Aldığı cevapla beraber asansöre bindi ve dans pratik odasının olduğu kata çıktı. Kapının odasını tıklatarak içeri girdi ve yapmacık ama bir o kadar gerçekçi gülümsemesi ile odaya girdi. O da bir çok çalışan gibi patronunu sevmiyordu. " PD'nim?"
"Gel Jisung, gel."
"Beni çağırmışsınız?"
"Evet. Bu pazar bir yarışma düzenlenmiş ve oraya bir grup çıkacakmış. Grubun performansına bakmanı istiyorum. Eğer iyi bir performans sergilerlerse grubu bizim şirkete çekmemiz lazım. Eğer bu grubu bizim şirkete alabilirsek grup senin." Jisung son duyduğu cümle ile heyecanlanmıştı. İşte şimdi işler heyecanlı hâle geliyordu. Bir grubun yöneticisi olmak... Akıl almaz bir güzellikti.
"Tamam." Diyerek kabul etti teklifi Jisung. Patronunun yüzünde ki sinsi gülüşü görmüştü. Bu adam cidden sinir bozucuydu.
"Kabul edeceğini biliyordum. Stilistten pazar günü giyeceğin takımı al." Jisung kafasını sallamış ve saygı açısından eğilip odadan çıktı.
Gözleri Yeji'yi görünce yönünü ona çevirdi. "Yeji!" Ona seslenmesi ile Yeji arkasına döndü. Jisung'u görünce ona el salladı ve onun yanına ulaştı.
"Chaeryoung'u gördün mü?" Yeji 'Chaeryoung' ismini duyar duymaz gözleri parladı. Platonik olduğu kızın nerde olduğunu her dakika bilirdi. Başını salladı onaylarcasına." Evet,evet. Kıyafetleri dikiyordu. En son Twice'ın odasındaydı."
"Tamam,sağol." Demiş ve onlarda ayrılmışlardı.
~
"Efendim Lix?"
"Heh hyung. Giyeceğin kıyafetleri getirdiler. Gel onları al diycektim."
"Tamam işim var biraz. Gelirim bir saate."
"Tamammm." Minho telefonu kapatıp kahvaltı yaptığı masayı toplamıştı. Sonra kedilerin kumunu ve yemeğini değiştirmişti. Daha sonra hızlıca duş almış, giyinmiş ve evden çıkmıştı.
Felix'in evine vardı ve kapının önünde Hyunjin'in arabasını fark etti. Hyunjin'in ağzına sıçması için fırsatı bulmuştu sonunda. Yüzüne sinsice bir gülüş kondurdu ve gözünün önüne gelen kahküllerini parmağının ucuyla çekti. Kendince havalı olan yürüyüşle kapıyı çaldı. Çok geçmeden kapıyı Hyunjin açmıştı. "Hyunjin senin yedi ceddini sıraya dizip sikeceğim oğlum!" Demiş ve son söylediği bu olmuştu Minho'nun.
"Ne oluyo be!" Minho Hyunjin'i içeri itmiş ve cebinde ki peçeteleri çıkartmıştı. Hyunjin'i anında koltuğayatırmış ve bir şey söyle.esine izin vermeden peçeteleri ağzına sokmuştu. Felix elinde ki kıyafetleri hemen yere bırakıp koşarak Hyunjin ile Minho'yu ayırdı. "Ya çocuk musunuz siz!"
"Felix bir şey söyle şuna!"
"Sen sus Hyunjin!"
"Ya hyung tamam!"
~
Yaklaşık 10 dakikadır üçüde sessizce duruyordu. Felix ikisini karşılıklı koltuklara ayrı ayrı oturtmuştu. Minho ve Hyunjin ise birbirlerine gözlerini kısarak sinsice bakıyorlardı. Bu sessizliği bozan kapının çalma sesiydi." Bem kapıyı açana kadar usluca oturuyorsunuz." İkısi de bir şey söyleyince bu sefer Felix sesini yükselterek sordu."Tamam mı!" Hyubjin suçlu bir çocuk gibi kafasını sallayınca Minho da kafasını salladı.
Felix kapıyı açınca içeri adeta zıplayarak giren Jeongin'i gördü. Yüzünde cidden güller açıyordu. "Canlarımmm,hyunglarımmm, ballarımmm."
"Aa noldu sana be." Hyunjin'in çirkin tavrına karşı Jeongin ona bir yan gözle baktı. Sonra moralini yüksek tutarak koşa koşa Minho'ya sarıldı.
"Minho hyungumm,bak sana ne anlatıcamm."
"Anlat bakalım güzelim."
"Dur Felix'de gelsin. Felix!"
"Geldimm."
"Bakın şimdi benim bugün randevum vardı tamam mıı."
"Neyin vardı da randevu aldın?"
"Hyunjin salak mısın. Biriyle görüşmeye gitmiş işte." Dedi Lix. Sonra Jeongin onaylarcasına başını salladı.
"Devam ediyorum. Çocuğu görmeniz lazım. Kasları ve omuzu var bi off. Köprü gibi. Ayrıca çok centilmen. Yakışıklı da. Ama biraz şey."
"Ney."
"Şey işte ya."
"Fakir mi."
"Hayır hayır. Çocuk bir şirkette yapımcı. Ama boyu..."
"Kısa mı!" Hyunjin'in cevabı doğru bilmesiyle Jeongin çaresizce kafasını salladı. Sonra Hyunjin ve Minho anırırcasına gülmeye başladı. Hyunjin dozu biraz fazla kaçırarak kendini yere atmıştı. Felix ikiliye yan gözlerle bakıyor ve onaylamaz bir şekilde tch tch'lıyordu.
"Ya Felix!Bir şey de şunlara!"
Felix ayağa kalkmış ve Minho'yu es geçerek Hyunjin'in yanına gitmişti. Yerde yatan oğlanın yanına çöktü ve çenesini kavradı. "Hyunjin..." Hyunjin Felix'i umursamadan alkışlayarak gülmeye devam ediyordu. Felix ise onun susması için Hyunjin'i öptü. Dudakları gerçekten iki kayıp puzzle parçası gibi birbirlerini bulmuşlardı...
~
Evet shipimiz Hyunlix
Gelipde hyunin evli falan demenizi beklemiyorum olgunlasmissinizdir artik
Zaa smut yok aglayin
Kiss var kiss
Hadi 2. Sarki sozumuzu de yaziyim
Böyle gitme ağlarım, sensiz geçen her günüm zaten cenaze☆