Oy sonunda yazdım. Bir de bölümü psikoloji dersinde yazdım, yani şu an KXMAKJFKAKD hocadan gizlenmek çok zordu. Neyse iyi okumalar diliyorum ve oy, yorum bekliyorum çokça öptüm<3333
×××××
Sevil'den.
Gecenin geç saatleriydi. İkimizde sessizce oturmuştuk. Ben yanımdaki beşikte uyuyan Ali'yi izlerken, o da benim anlayabilmem için Azerbaycan'ca bir kanalda olan filmi açmıştı. O diziyi dikkatle izlerken çayını yudumluyordu. Ara sıra gözlerimi onun üzerinde gezdirsem de, çok oyalanmıyordum. Bakışlarımı farketmemesi için kısa tutuyordum.
Artık 1 haftadan fazla süredir onunla birlikte yaşıyorduk. Bize iyi davranıyordu ama çok iletişime geçmemeye çalışıyordu benimle. Ayrıca hâlâ neden bana yardım ettiğini anlamamıştım. Sonuçta o bir ermeni ve ermenilerin nasıl biri olduğu ortada. Onun farklı olduğunu düşünmek iyi hissettiriyor ama hâlâ ermeni olması midemi bulandırıyordu.
Derin bir nefes alarak kafamı tekrar Ali'ye çevirdim. Sıkkın nefesimi duymuş olacak ki, kafasını yavaşça televizyondan bana çevirdi.
Bakışlarını benimle, televizyon arasında gezdirirken, "Ne oldu? Sıkıldın mı? Kanal değişeyim." hızlı bir şekilde konuşarak sordu.
Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalkarken ben de onun gibi hızla, "Yok, gerek yok. Filmi sevdim, güzel."
'Soğuk güneş' isimli bir filmdi. Azerbaycan'ın köy hayatından bir kesim anlatıyordu. O günleri çok özlüyordum. Eskiden hiçbir şey böyle değildi. Her şey farklıydı. Onlarla birlikte yaşardık, kız vermesek bile fazla kız almıştık onlardan. İyi gibiydik. Ama onların bu kanı bozukluğu kendini çok fazla gizleyemedi. Yediği kaba pisleyen iğrenç varlıklardı onlar.
Gözleri üzerimde gezinirken yutkundu ve kafasını salladı. Bu kızda tanıdık olan bir şeyler vardı. Bilmiyorum ama nedense onu daha önce gördüğümü hissediyordum. Fakat nerede, ne zaman olduğunu hatırlamıyordum.
Sessizce bana bakmaya devam ettiğinde kafamı çeviren ben oldum. Bakışları altında kendimi garip hissediyordum. Neden böyle olduğunu anlamıyordum ama öyle bir hiss geliyordu ki, bana sanki herkes durmuş utanç verici bir şey yaparken bana bakıyordu.
Tam kafasını çevireceği sırada kapı çalmıştı. Kaşları çatılırken hızla ayağa kalktı ve televizyonu kapattı. Yavaşça bana dönerken, "Sakın konuşma, tamam mı?" dedi.
Gözlerimi devirdim ona. Zaten durumun farkındaydım. Onu ya da oğlumla kendimi tehlikeye atacak değildim. Sonuçta iyi birisi olsa veya olmasa da bana yardım ediyordu.
Derin bir nefes aldı ve kapıya yaklaştı. Sakince kapıyı açıp kafasını dışarı çıkardı. Sonra ise gördüğü kişiyi tanıyor olacak ki, rahat bir şekilde geri çekilerek kapıyı tam açtı.
Sesine yansıyan bir şaşkınlıkla, "Joel, burada ne yapıyorsun bu saatlerde?" diye sordu. Hâlâ tam olarak anlamıyordum ama ismi geçen kişinin Joel olduğunu anladım.
Adam duvara kolunu yaslayarak ona gülümseyerek baktı. "Seni ziyaret etmeye geldim. Manevi kızımı ziyaret edemez miyim?" diye sorar bir tonda söyledi.
Sesindeki eğlence dolu tını ve yüzündeki gülümseme koltukta oturmuş, beşik sallayan beni gördüğünde düştü. Kaşları çatılırken, "Misafirin olduğunu bilmiyordum." dedi. Bakışlarını benim üzerimde gezdirdiği için ve ne dediğini anlamadığım için gerilmiştim.
Amara hafifçe bana çevrildi. Gözleri üzerimde gezindikten sonra omuzlarını indirerek kafasını iki yana salladı. "Misafirim değil, savaş alanından bulduğum ermeni bir kadın. Yalnız ve çocuklu olduğu için onu yanıma aldım."