0.6

31 3 19
                                    

Gökçe: Şşt
11.20

Gökçe: İyi misin Açelya? Hemen kapattın telefonu?
11.20

Gökçe: Açelya? İlk derse girmedin?
14.30

Gökçe: Arıyorum ama cevap vermiyorsun meraklanıyorum.
14.55

Açelya: Özür dilerim annem geldi
15.00

Açelya: kargo gelince anneme ne açıklama yapacağımı bilemedim, harçlıklarla almıştım haberi yoktu.

Açelya: Günlük dozumu aldım, biraz da ağladım ama iyiyim adpajjdqj

Açelya: 2. Ders'e yetişirim, geliyorum.

Gökçeye yazdığım mesajlardan sonra Whatsapp'tan çıkıp Spotify'a girdim. Güzel bir şarkı seçip kulaklarımı kulağıma taktım ve cama doğru döndüm. Bursa bugün yağmurluydu. Yılın bu zamanlarında yeni yeni sonbahar'a girmiş olurduk ve yağmur yağmazdı ama Bursa ekim ayından yağmurlara başlamıştı.

Sadece aslında Bursa değil, Türkiye'nin çoğu şehir böyleydi. Sonbahar erken gelmişti ve her daim depresif olan ben bu duruma sevinmiştim.

Sonunda otobüs üniversitemin önünde durduğunda otobüsten inip üniversitenin içine girdim. Kendi fakülteme doğru ilerken Gökçe'yi kantinde gördüğümde yolumu değiştirip ona doğru yürüdüm. "Naber?"

Gökçe beni gördüğünde sarıldı "İyi sen nasılsın? Ben de kahve alıyordum." Sıra gökçeye geldiğinde ona bakan baristaya "İki filtre kahve" dedi.

"Mesajlarımı gördün mü?"

"Hayır?" Cebinden telefonunu çıkardı, kilidi açıp üstten bildirimlerime baktığında bana doğru döndü. "Özür dilerim, titreşimdeydi görmemişim." Barista kahvelerimizi verdiğinde Gökçe ücreti uzattı, ben ikimizin kahvelerini alıp seçtiğim güzel bir masaya oturdum.

Gökçe biraz sonra yanıma geldiğinde çantasını masaya koydu. "Annen biliyorum ama, o kadını hiç sevmiyorum. Baskıcı bir kadın. Arkadaşına hediye almana niye bu kadar kızıyor anlamıyorum." Kahvesinden bir yudum aldı.

"Bu yıl bitsin, hem bu şehirden hem de üniversiteden gidiyorum. O yüzden pek sıkıntı değil artık." Gökçe şokla bana doğru döndü. "Şehirden? Üniversiteden? Yılın bitmesine 2 ay kaldı Açelya, nasıl bulacaksın o kadar parayı?" Öksürmeye başladığında ona yaklaşıp sırtını sıvazladım. "Biz ayrılmak zorunda kalıcağız. Bizimkinler hayatta başka şehire gitmeme izin vermezler."

Öksürmesi durduğunda geri çekildim. "Ben de senden ayrılmak istemem ama ailem gerçekten sınırlarımı zorluyor. Ayrıca üniversite kazanmama rağmen bir yıl okumayıp kafede çalışmıştım. O zamandan kalan bir miktar param var." Yutkundum. Zaten o. Onun son senesi. Yüksek lisans için İsviçre'ye gidecek. Çok da anlamı kalmayacaktı buraların.

Ona aşık değildim eskisi gibi ama... Aramızda yarım kalmışlık vardı, sanki bir şeyler ters gitmişti ve biz olacakken, dünya bizim mutlu olmamızı istememişti ve biz yarım kalmıştık.

Gökçe'nin gözleri arkama çevrildiğinde gözleri şaşkınlıkla açıldı. "Gökçe? Noldu?" Arkama döndüğümde bir araba gördüm. Gökçe değil, herkesin gözleri şaşkınlıkla açılmıştı çünkü, Uludağ üniversitesi ilk defa porsche görüyordu.

Gökçe, "Ne hayatlar var be kızım. Biz iki kuruş paranın hesabını yapıyoruz." dediğinde arabadan inen kişiyi gördüğümde gözlerim şaşkınlıkla açıldı, göz göze geldiğimizde onunda gözleri şaşkınlıkla açılmıştı.

Ani bir hareketle Gökçeye döndüğümde o da şaşkınlıkla bana bakıyordu. Tekrar ona doğru döndüğümde bana öncekinden daha tuhaf baktığını fark ettim, bu duyguyu biliyordum ama gözlerinde bana karşı o duygu olduğunu düşünmüyordum. Ya çok iyi rol yapıyordu ya da..

Neden şaşırdığını anladım sonra, ben okula porsche ile geleni gördüğüm için şaşırmıştım o ise.

O ise bizim aynı okulda olmamıza.

Aynı okulda olduğumuzu bilmiyordu tabii, üniversite de ilk üç ayımda gizlice gözetlemiştim onu. Defalarca yanımdan geçmişti ama bilmiyordu.

Bana doğru yaklaştığını fark ettiğimde masadan hızlıca çantamı aldım ve okuldan çıktım. Hayır, hayır. Kaç yılın ardından onunla konuşmak istemiyorum.



Bir sonraki bölümde geçmişe gideceğiz. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere 🤍

KIŞ ÇİÇEĞİ 'AÇELYA' - YARI TEXTİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin