KELEBEK DÜŞLERİ

18 3 12
                                    

Merhaba herkeslere,

Hiç uzatmıyorum bu kısmı bölüm sonu tekrar görüşeceğiz tekrar. Oylamayı yorum yapmayı unutmayalım lütfen. İyi okumalar :)

"Rüzgâra boyun eğen söğüt serpilip büyür ve sonunda söğütlerin sayısı öyle artar ki... rüzgâra karşı duvar olurlar. Söğüdün gayesi budur." 

                                                                         Frank Herbert-Dune

Adın ne? "Kelebek." "Kelebek mi? Kelebeksin demek? Zavallı. Kelebek uçar, kanatları vardır, seninkiler nerede?" "Kaybettim kanatlarımı." "Bulmalısın, kaçabilirsin onlarla..."

                                                               Henri Charrière-Kelebek

''Bilmem belki sen anlatmak istersin. Abilerinin şirketinde nasıl işler döndüğünü?'' Gözlerinde kin ve nefret olması benim bile canımı yaktı.

''Ne saçmalıyorsun sen ya?'' dedi Defne. Hala Ulaş'ın kurduğu bağlantıyı anlayamıyor gibiydi.

''Yemezler kızım bu numaraları. Tezgahınız güzel milletvekilinden mafyasına kadar her şey var sizde.'' dedi Ulaş.

Defne sonunda ne demek istediğini anladı. ''Orası bizim aile şirketimiz Ulaş. Abilerim kadar benim de hakkım ve bilgim var her şeyden. Senin serseri torbacı arkadaşların şirketimin etrafında geziyorlar diye ailemi bu kadar pis bir iftirayla yaftalayamazsın.'' dedi. İftiraysa Ulaş'ı gerçekse ailesini kaybedecekti.

Ulaş masanın etrafından dolaşarak Defne'nin önüne geldiğinde müdahale etmem gerektiğini anladım. ''Ulaş, biraz uzak dur istersen.'' dedim. Ellerimle omzunu tutuyordum. Ulaş'ı çok seviyordum ama sinirlendiğinde gözünün görmediğini, kulaklarının duymadığını tanışmamıza vesile olan ilk olayda deneyimlemiştim.

Dikkatini çekmeyi başardım. Şaşırmış gibi kafasını salladı. ''Ahu, neden bahsettiğimi anlamamış olamazsın.'' dedi.

''Neden bahsettiğini Defne'den önce anladım.'' dedim.

Birkaç adım geriledi. Yüzünü yere çevirdi. O da benim ne demek istediğimi anlamıştı. ''Ben salak değilim. Çocukları duydum. Defne'yi de beraber dinledik.'' dedi.

''Çocuk dediğin adamlar torbacı. Korumaya çalıştığın arkadaşlarının seni nasıl kışkırtıp Ahu'nun üzerine yolladığını kendin anlattın bana. Şimdi de aynısını hem bana hem aileme yapıyorsun.'' dedi.

Şaşırmıştım. Defne'ye döndüğümde neden şaşırdığımı anladı. ''Evet, nasıl tanıştığınızı anlattı.'' dedi gözlerini kaçırarak.

Ulaş kendini toparlayıp araya girdi. ''Ahu, yemin ederim kimseyi korumuyorum. Evet, şu an baktığımız yerden Defne çok haklı görünüyor biliyorum. Ama yemin ederim öyle değil. Benim açımdan da bakmaya çalış.'' dedi.

''Kurduğun bağlantı gerçek olabilir Ulaş. Ama hepsi senin fazla gelişmiş hayal gücünün bir ürünü de olabilir. Bir insana iftira atmakla gerçekleri ortaya çıkarmak arasında fark var sen de biliyorsun.'' dedim.

''Tamam.'' dedi ve bir planı onaylar gibi kendi kendine kafasını salladı. ''Size bunu ispatlayacağım. Biliyorum üstünü örtmeye çalışacaklar. Hatta tehdit falan da edecekler ama sadece size kanıtlasam yeter. Bana inanacaksınız.'' dedi.

''Tehdit edecekler dediğin kişiler benim ailem aptal. Sen kendini ne sanıyorsun ya? Bana ailemin uyuşturucu kaçakçısı olduğunu kanıtlayacakmış falan. Ben de ah ne kadar da büyük bir halk kahramanı, araştırmacı gazeteci beni uyuşturucu tedarikçisi ailemin elinden kurtardı diye boynuna mı atlayacağım sonra?'' dedi Defne. Konuşurken aralarındaki ufak mesafeyi adımladı. Şimdi Ulaş'la burun burunaydı. Gözlerinin kahve kokusunu daha da sıcak bir hal aldı.

DERKENARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin