YEŞİL ASLAN

78 7 19
                                    

Bir geniş bir büyük ''merhaba'' herkese,

Bugün 29 Ekim 2023. Hem ülkem hem de benim için çok önemli bir gün.  Böyle bir günde benim için çok değerli bir hikayeyi bu platformda paylaşıyorum. Umarım severek okursunuz. Uzun bir yolculukta her hafta sizinle görüşmeyi planlıyorum. Attığınız her yorum, eleştiri ve oy benim için çok büyük bir motivasyon kaynağı olur. İyi okumalar.


"Size bu sabahtan beri başıma gelenleri anlatacağım," dedi Alice oldukça çekingen bir sesle; "dünü anlatmamın bir yararı olacağını sanmıyorum, çünkü dün başka biriydim."

                                                                                              Lewis Carroll - Alice Harikalar Diyarında

''Sinestezi; duyuların beraber algılanması anlamına geliyor bir örnekle açıklamak gerekirse, normalde gözümüzden gelen bilgiler beynimizin görme bölgesine gider ve biz görürüz. Ya da dilimizden gelen bilgiler beynimizdeki tat bölgesine gider ve biz de tadı alırız. Peki normalde gözünüzden gelen bilgiler beynimizin görme bölgesine giderken aynı anda tat bölgesine giderse ne olurdu? ''

                                                                                                    Serkan Karaismailoğlu - Pia Mater


Ilık bir sonbahar günüydü. Kavak ağaçlarının göğe uzanan sonsuz dalları arasından gördüğüm kızıl gün batımının müthiş bir seyir keyfi vardı. Beni gafil avlayan da bu kızıllık olmuştu galiba ya da kavak ağaçlarının kendisi. Resmini çizmek istedim. Kızıl güneş kokusunu çok severdim. Renklerin ve kokuların yoğunluğu kafamın içinde ufak havai fişek gösterileri düzenlerken ciğerlerimdeki havanın tükendiğini hissediyordum. Nefesimi kesen şey, renk cümbüşünün burnuma getirdiği o güzel kokular mı yoksa sicilimde bir de okul kavgası olmasın diye kaçtığım aptallar mı? Emin olamıyordum.

Sağ ayağımın bir ağaç köküne takılmasıyla beraber kendimi yerde bulduğumu hatırlıyorum. Yanımdaki ağacın uzun gövdesinden destek almak için elimi uzatıyordum fakat başka yabancı bir el çoktan saçlarımdan yakalamıştı bile. Kavak ağacının uzun gövdesine tutunamayan elimle, saçlarımdan yakalayan eli kavradım. Çevik bir hareketle ayağa kalktım. Kafamın arkasında hissettiğim baskı, elimle yakalayamadım uzun ağaç gövdesine kafa atmamı sağladı. Küçük şiddetli bir kafa darbesiydi; ama alnımda süzüldüğünü hissettiğim kan damlasıyla nur topu gibi bir yara izim olduğunu anladım.

Kavradığım elin titrediğini anlayınca çığlık attım. Çığlığım dikkatini dağıtmak için yeterli oldu. Daha atik biri bir hamleyle elin sahibi yabancıya yüzümü dönmeyi başardım. Benden daha çelimsiz, muhtemelen yaşça daha küçüktü. Yüzüne sert bir ifade yerleştirmeye çalışsa da hareketlerinde tedirginlik ve telaş vardı. Dakikalardır peşimde koştuğu için miydi acaba? Emin olamadığım için gözlerine baktım ve benden daha fazla korktuğunu gördüm. Muhtemelen okulda ilk senesi ve yine muhtemelen ilk siyasi kavgası diye düşündüm.

Kafamda onlarca soru ve tek bir düşünce belirdi. Hem zarar vermekten hem de zarar görmekten korkuyordu. Yüzünden okudum. Tam kafamdaki curcunada yolumu bulmaya çalışırken suratımda patlayan tokatla kendimi yeniden yerde buldum. Tahmin edemezdi; ama beni kendime getiren de bu tokat oldu. Sanki karşımdaki yeni yetmenin değil de kafamdaki soruların cevabı suratımda patlamış gibiydi. Düşüncelere dalıp soru sorulacak zaman değildi. Düşmanla dövüşülecek zamandı. Dövüşmesini de ondan daha iyi biliyordum tabi her anlamda.

DERKENARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin