Bu bölümü kıymetli oy ve yorumlarını kitabımdan esirgemediği için zinopmusum adlı okuyucuma ithaf ediyorum.Madem burada adımı temize çıkartmak için hakkımda yazılan yalan yanlış bilgileri düzeltiyorum o zaman sizlere Marsias'ten bahsetmem gerekiyor.
Kendisini herkes derisini yüzdüğüm satir olarak bilir. Marsias, benim adımla şöhrete kavuşmuş ilk kişi değil, son da olmayacak fakat adımı kötüye çıkartmış birisi. O yüzden de belki biraz aşırıya kaçmakla beraber bir cezayı hakketmişti.
Onu bir müzik düellosuna davet ettiğimde hiç de kötü düşünmedim, arkamdan onca atıp tutmasına, kibrine ve sürekli kulağıma çalınan " Apollon da kimmiş ben ondan daha iyiyim." Demesine rağmen son derece adil davranmıştım.
Bakın yeteneğe ve sanatçıya her zaman saygım vardır. Ama o satir üçkağıtçının tekiydi. Athena'nın flütünü çalan herhangi birisi de o kadar güzel ezgiler tutturabilirdi, marifet sanatı icra edende değildi, enstrümandaydı.
İşte bu cüretle karşıma çıkan satir elbette ki kaybetti. ( hayır onu kandırmadım kaybetti) ve tüm bu sahtekarlığının, ukala tavırlarının cezasını çekti. Bu kadar ağır bir ceza vermemin tek nedeni ibret olması içindi.
Görün duyun ki ölümlüler, kimse Apollon'a saygısızlık edemez
*********
Evet nerede kalmıştık? En son Ares'ten hiç de romantik sayılmayacak bir evlenme teklifi almıştım. Gerçi benim de pek romantik bir cevap verdiğim söylenemez. Benden bir uyarı arkadaşlar, evlilik teklifi aldığınızda çüş demeyin!
Evlilik, Olimpos için en kutsal bağlardan biridir. (Çünkü Hera'cım öyle istedi) Yani yirmi birinci yüzyıldaki gibi ilk kavgada boşanamazsınız. Çünkü boşanmanın bir tanrısı yok. (Ne dersiniz onu da mı ben üstlensem?)
"He-hem-hemen mi şimdi? Yıldırım nikahıyla mı?" Hayır desem Ares'i sonsuza kadar kaybedecekmiş gibi hissediyorum ayrıca sağı solu da belli olmuyor bu delinin. Evet desem de içimdeki "alemlerin yakışıklı prensine" ihanet etmiş olacağım. Anlarsınız ya iki ucu b*klu değnek.
Ares dudaklarını büzüştürdü. "Yıldırım nikahı Zeus'a özgü değil miydi ya? Biz de yapabiliyor muyuz?" (İnan bilmiyorum canım ya)
Arabanın deri koltuklarını gıcırdatarak geriye yaslandım. Aklıma manyak bir fikir gelmişti. Yüzüme istemsizce bir gülümseme yayıldı.
"Ares" dedim. "Aklıma bir fikir geldi."
Ares taş (hem mecaz hem gerçek) kafasını bana doğru çevirdi. "Aklına en son çok iyi bir fikir geldiğinde Hadesle ben kavga ediyorduk." Şimdi geçmişi kurcalamanın ne anlamı var Ares şurada iki dakika heyecanlı bir şey anlatıyorum. (Evet evet Persephone'a Hades'le olan ilişkimi anlatmamdan bahsediyor, teknik olarak benimle bir ilişkisi var demedim ama ...neyse)
Ares'in iğneleyici yorumunu umursamayıp heyecanla koltuktan doğruldum.
"Bu Kronos'un taşı zımbırtısı zamanı yavaşlatıp hızlandırmıyor mu?"
Ares "Eee nolmuş öyleyse" dercesine yüzüme baktı. (Off işte kimse benim kadar zeki olamıyor.)
"Zamandan kısıtlı neyimiz var Ares savaşın ortasındayız. Ama belki de bir süre savaşın ortasında kalabiliriz." Dedim en cilveli halimle (Ahh Ares ne kadar da şanslısın ben istesem de kimse bana böyle cilve yapamaz çünkü eşim benzerim yok)Ares'in varlığı meçhul kafası iyice karışmıştı.
Yüzünü buruşturdu "İnan bana Apol savaşı uzatmayı hiç önermem yüz yıl savaşan ölümlüler falan var.Tamam savaşın tanrısıyım da ara sıra benim de dinlenmeye ihtiyacım var."
Ne anlatıyor bu kalın kafalı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
APORES (+18)
HumorApollon ve Ares'in tartışılmaz derecede zorlu ilişkisini bizzat Apollon'un ağzından okumaya hoş geldiniz. Selam sana yüce Apollon'un günlüğünü okumaya cüret eden ölümlü. Aslında Homeros Aresle nasıl evlendiğimi sorunca ona geçmişe hızlı bir dönüş...