1500 yaşındayım. Bu yaşıma kadar birçok kadın ve erkekle öpüştüm. İçlerinde kategori bile yapabilirim hatta. Berbat öpüşenler kötü, orta, iyi, çok iyi ve harika öpüşenler diye. Ama Ares'i bu kategoriden birine koyamam. Ares'in duygularını paylaşmayı pek sevmediğini artık anlamışsınızdır. (Ares'in duyguları olduğu konusunda emin değilim gerçi) Belki de o an çaresizliğini aklına gelen ilk yöntemle paylaşmak istedi. Yanlış yorumlamış da olabilirim (Latife yapıyorum ben asla yanılmam!) Beni asıl endişelendiren şey Ares'i bile bu kadar zorlayan durum neydi? Hera yine bir işler karıştırıyordu ve bunun sonu hiçbir zaman iyi bitmezdi.
Odamdaydım, daha doğrusu Ares'in bana uygun gördüğü yatak hariç hiçbir şey barındırmayan odadaydım. Öpüşmemizin sonu çok garip bitmişti. İkimiz de aynı anda gözlerimizi açtık ve ne yaptığımızı sorgulamaya başladık. O dalgındı bense onun neden dalgın olduğunu çözmeye çalışıyordum ardından hiçbir şey yaşanmamış gibi arkamızı dönüp odalarımıza dağıldık. Uzun süredir yatağımın üstünde oturduğumu sabah olunca fark ettim peki sabah olduğunu nasıl fark ettim? Güneş ışığından yoksun bu Kale'de sadece Kale'nin tepesine bağlı ejderha Agustus'un kükremeleri ile günün belirli zamanlarını ayırt edebilirsiniz. Mesele gündüz kükrer gece kükremez. Sanırım Ares için yeterli bir ayrım.
Ölümsüz bedenim fazla düşünmekten yorulmuştu (Nedir bu zekilerin çektiği) Bir süredir yatağın ucunda oturup duvarla bakışmaktan sıkılmıştım. Ayağı kalktım, belki kafamı dağıtmak için bir kadeh şarap içebilirdim. Ellerimle saçlarımı hızlıca gelişigüzel düzeltip tedirgin bir halde odamdan çıktım. Ares'i görebileceğim düşüncesi nedense beni geriyordu. Eğer kapı eşiğinden geçmeseydim odadan çıktığımı asla anlamazdım, buradaki kasvetli hava her yerde aynı yoğunluktaydı. Başımı yere eğip direkt olarak gitmek istediğim yere yani şarapların bulunduğu rafa yöneldim. Malum kişiyle göz göze gelmek istemiyordum. Ama yine de planladığımın dışında duyduğum sesle kaşlarımı çattım.
Athena ve Ares salondaki bir masanın başına çökmüş önlerindeki haritayı incelerken aynı zamanda da hararetli hararetli tartışıyorlardı. Athena ve Ares'in gürültülü kavgalarına bütün olimpos halkı alışıktır ama bu durumda sanki mantık çerçevesinde konuşuyorlardı. Şaşırılması gereken Ares'in mantık çerçevesinde konuşması değil, kibirli Athena'nın Ares'le konuşmaya tenezzül etmiş olması. Demek ki durum gerçekten ciddiydi.
Yanlarına doğru giderken hafifçe öksürdüm, ikisi de başını kaldırıp bana bakınca ortamda aniden rahatsız edici bir sessizlik oluştu. Pekala neymiş karın ağrıları öğrenelim.
"Eee" dedim "Neden sustunuz?"
"Senin niye burada olduğunu düşünüyordum. Tam da Zeus'u deliye çevirecek bir hareket" diye cevapladı Athena.
"Deli olmaz, tabii sen ona yetiştirmezsen" dedim aynı onun gibi tek düze bir şekilde.
"Elbette söylemem" ellerini göğsünde birleştirdi "Peki benim bundan çıkarım ne olacak?"
Tam cevap vermek için ağzımı aralamıştım ki Ares söze atıldı. "Hay Üranüs'ün sakalı, Sparta kuşatması bitti mi?" diye şaşkın şaşkın haritayı gösteriyordu.
"Evet" dedi Athena "Kuşatma çok uzun sürünce liderler düello yaptı ve Sparta ezici bir üstünlükle kazandı."
Ares gözlerini yumup elini yumruk yaptı ve sertçe masaya indirdi. "Kahretsin büyük finali kaçırdım. Hepsi Zeus yüzünden" dişlerinin arasından konuşmuştu.
"Hadi ama Ares, bende uzun zamandır gitmek istediğim tragedyayı kaçırdım. Üstelik beni oynayacaklardı." Hüzünlüydüm, ayrıca beni oynayan adam gayet de yakışıklıydı (yanımda lafı bile edilemez ama)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
APORES (+18)
UmorismoApollon ve Ares'in tartışılmaz derecede zorlu ilişkisini bizzat Apollon'un ağzından okumaya hoş geldiniz. Selam sana yüce Apollon'un günlüğünü okumaya cüret eden ölümlü. Aslında Homeros Aresle nasıl evlendiğimi sorunca ona geçmişe hızlı bir dönüş...