Eh 4. bölümden sonra bu bölümde neler neler olacak acabaa
Baya severek yazıyorum bu fici bu yüzden okuyun tamam mı?
Sizleri seviyorem, iyi okumalarr🎄🎊.
Kapı gıcırtıyla hafiften aralandı, kanlı el elini çekip bu sefer kapının tahtasından ittirmeye başladı. Dolabın aralık kısmından yüzünü görmeye çalışıyordum, ama sadece karanlıktan ibaretti.
Kapının önünde eskimiş koltuk durduğundan açamıyordu, terlemiştim. Dolaptan çıkıp bir yere gidemezdim, çünkü bodrum katı küçük ve penceresizdi. Dolabın içinde kıpırdanırken, kırık kapak bir anda yere düştü.
Kırık olmayan tarafa belli olmadan girdim.
Kapıdaki ses bir anlığına kesildi, gözlerimi kapattım. Ölüm sessizliği gibiydi, birazdan ne olacağı an ve an aklımdaydı.
Tamda tahmin ettiğim gibi sert bir tekmeyle kapı adamım geçebileceği kadar açıldı, evdeyken gelen sürtme sesi yine geldiğinde, gözlerimi sıkı sıkı yumdum. Sürtme sesi git gide yaklaşıyordu, ya burada beni öldürecekti, ya da öldürecekti, başka bir seçecek yok gibi geliyordu.
Adamın bacaklarını kırılmış dolap kapağından görebiliyordum, bana yaklaşıyordu. Elindeki ise...
Bir balta mıydı?
Alt dudağımı ısırıp son dualarımı ettim, adam dolabın önünde durdu. Kenarlarını kavradı ve hafifçe sarstı. Kendimi tutmaya, sabit kalmaya çalışıyordum, ne kadar oluyorsa tabi. Sallaması durdu. Bacaklarını artık göremiyordum, adım sesleri duyulmuyordu. Nasıl yani, puf olup gitmişmiydi?
Zaten ölecektim, artık emindim. Bu yüzden gelen cesaretle, açık yerden kafamı azıcık çıkardım. Etrafıma göz gezdirdim, herhangi bir problem yoktu. Kafamı içeri sokacakken, maskeli adamım gözleriyle bir anda karşı karşıya geldim.
Buz mavisi gözleri, beni dondurmayı başarmıştı.
Kalbim güm güm atarken, ellerim titremeye başladı. Gözlerim kendi kendine doldu, bir damla yaş gözlerimden süzüldü. Ağzımdan tek bir kelime fırladı.
"Lütfen bişey yapma" o kadar kısık konuşuyordum ki, korktuğum on metre öteden belliydi.
Sol kaşını havaya kaldırdı, maskeli yüzünden yaptığı mimikleri anlamıyordum. Bana daha çok yaklaştı, kendimi duvarın arka tahtasına yapıştırmıştım, bu yüzden daha fazla geri çekilemedim. Bir süre gözlerini kırpadan yüzümü inceledi, sonra baltayı tutmayan eli ile maskesini yüzünden attı.
Ki bu hareket nefesimi kesmişti.
Daha sonra eliyle çenemi kavradı. Kafamı iki yana salladım, ne kadar yalvarırsam yalvarayım bana acımayacağı yüzündeki ifadeden belli idi.
Kendinden emin duran suratı, kısık bakan mavi gözleri, birbirine eşit dudakları ve açık kahverengi saçları, asla sıradan bir insanın sahip olamayacağı bir güzelliğe sahipti.
Yaklaştı, yaklaştı. Kulağımın hizasında durdu, sonrasında fısıldadı.
"Bu simayı hiç unutma, Han Jisung"
.
Eveteveteveteveeeettt!
EVETT FİCTE MİNHO'NUN GÖZLERİ MAVİİİ
Şu sahneyi yazarken bir milyar kez düşündüm ama böyle bişe çıktı, sırada bölümleri yazmak için sabırsızlanıyorummm
Diğer bölümlerde buluşalım, okuduğunuz için teşekkür ederim!💍