merhabalar
ve iyi okumalar.
Güneş ışığının gözüme gelmesiyle, yüzümü buruşturdum. Her tarafım uyuşmuş gibiydi, o kadar güzel uyumuştum ki bıraksalar bir gün boyunca uyurdum. Kollarımı yukarı kaldırıp esnerken, elimin biri yanımdaki yastıklardan birine çarptı.
Bir dakika, yastık?
Yastık dışında bir şeye dokunduğuma emindim ve sol tarafıma dönmeye korkuyordum. Yavaşça döndüğümde, Minho'nun yüzüyle karşılaştım. Oyuncu gülüşü, dudaklarına yerleşirken ben ise yutkundum. Daha fazla bakmak istemediğimden tam geri dönecektim ki, belimden tutup geri çevirmesi bir oldu.
"Uyanmalısın uykucu" ilk defa sesi bu kadar yumuşak ve kibar çıkıyordu. Kafamı salladım, doğrulduğum gibi ayağa kalkmamla başım döndü, yatağa geri oturdum. Minho kalktı ve önümde durdu.
Üstünde, beyaz bir gömlek. Normal bir kravat, siyah birde ceketi vardı. Ancak altındaki deri pantolon çok güzel gözüküyordu, kombinin yıldız parçası oydu kesinlikle.
Öyle bir dalmıştım ki elini gözümün önünde sallamasıyla düşüncelerimden kurtulup yüzüne baktım, kıkırdadı ve bana kalmam için zarifçe tek elini uzattı. Tutup kalktım.
"Güzel uyudun mu?"
"Evet"
"Pekala, benim bugün işlerim var. Aşağı in, kahvaltı yap. Otur işte ne bileyim" dudaklarımı sıkıntıyla büzdüm, bütün gün koskoca evde napacaktım.
"Sıkılırım ben"
"Benimle gel?"
"Nereye gidiyorsun ki?"
"İşe, nereye gidebilirim ki başka"
"Orada da sıkılırım, okula gitmek istiyoru-"
"İki dakikaya hazırlan ve aşağı in!" deyip çıktı. Ben ne halt edecektim onun işinde?
Yüzümü yıkadıktan sonra dolabı açtım, ne giysem diye düşünürken birşey fark ettim ki, dolabın içindekiler dün giydiklerimden tamamen farklıydı.
Kız kardeşi falan mı vardı? Ya da kıyafetler mi karışmıştı, hiçbir şey anlamadan odamın kapısını açtım ve seslendim.
"Minhooo!" hyung mu demeliydim?
Çok geçmeden merdivenlerden gözüktüğünde, telaşla konuşmaya başladım. "Bu dolapta neden böyle kıyafetler var!?" sesim biraz yüksek çıkıyordu.
Merdivenleri çıkmayı bitirip yanıma geldi. "Sorun ne?" sorun ne mi? Ben iki saattir duvara mı bağırıyorum da haberim yok.
Kolunu tuttum ve içeri doğru sürüklemeye başladım, odaya girip dolabı açtım, elimle "işte sorun bu!" gibisinden işaretler yapıyordum. Ancak onun yaptığı tek şey, kahkahalarla gülmek oldu. Gülmesi bitince boğazını temizledi, dolabın içinden iki parça alıp üzerime doğru uzattı. Şaşkınlıkla ona bakıyordum, nasıl yani, ciddi ciddi bu kıyafetleri mi giyecektim? "Güzel güzel, bunları giy, aşağıda bekliyorum, itiraz ve bekletme kabul etmiyorum çabuk!" ağzımı açmama izin vermeden çıkıp gidince, ağlamaklı sesler çıkardım. Üzerime verdiği şey, siyah bir crop ve düşük bel, bol bir kot pantolondu.
Neyse, en azından etek değildi.
Hızlıca verdiklerini üzerime geçirdim, saçlarımı tarayıp dudaklarıma hafif bir parlatıcı sürdüğümde artık hazırdım. Koşa koşa aşağı indim.
Minho koltukta bacak bacak üzerine atmış telefona bakarken, beni görmesiyle birlikte ayaklandı. Yüzünden hiç eksik olmayan sırıtışı, tekrar yüzüne yerleşti. Bana doğru geldi ve açıkta kalan belimi tutup yüzüme eğildi. "Yakışmış"
"Teşekkürler" dedikten sonra, belindeki elini ittirdim. O ise ısrarla belimi geri kavradı, çeneme ufak bir öpücük bıraktıktan sonra, elimi tutup kapıya ilerledi. Ama ben hala az önce yaptığı hamlenin etkisindeydim.
Kapıdaki koruma, araba anahtarını Minho'ya uzattı. Arabanın anahtarı böyleyse, araba nasıldır diye düşünürken, düşünmeme gerek kalmamıştı çünkü araba, akla hayale sığmayacak kadar güzeldi.
O sürücü koltuğuna binerken, bende yanına oturdum. Kemeri taktıktan sonra, arabanın içini inceliyordum.
"Beğendin galiba"
"Evet, çok güzel"
"Öyledir" dedikten sonra, yavaşça evin önünden ayrıldık.
.
Selaaam
Bu ficteki minsung ikilisini yazmak aşırı hoşuma gidiyor
Okuduğunuz için teşekkür ederim
Sizi seviyorum, görüşürüzz💍💫