Gece yarısına gelirken otele varmışlar ve yolculuğun verdiği mayışıklık ile kendilerini ne ara odalara attıklarını fark etmemişlerdi.
Kaan üstündeki ceketi bile çıkartmadan yatağının üzerinde yüz üstü uzanırken cebindeki telefonundan gelen ses ile homurdanarak sırt üstü döndü. Telefon sesi ile aynı odada bulunan Ege de az daha dalacağı uykudan uyanmış ve kendisinin de montuyla yatağa uzandığını fark etmişti. Kendini tokatlayarak ayaklandığında kulağını da telefonla yarım ağız konuşan Kaan'a verdi.
"Daha yeni geldik işte otele... Evet, evet Ege ile aynı odada olmayı istemiştik. Sıkıntı çıkarmadılar... Hmm... Çok içme ne alaka Bekir? Uykumu açma benim yatacağım hadi... Of tamam... Tamam dedik ya!"
Kaan, konuşmaya devam ederken üzerindeki bakışları hissederek yatakta doğruldu. Kaşlarını kaldırarak Ege'ye baktı. Cevap olarak bir omuz silkme almış ve Bekir'le konuşmaya devam etmişti.
Konuşmaları Ege'nin beklediğinden uzun sürmüştü. Açılan uykusu üzerine duşa girip çıktığında hala konuşuyorlardı. Artık ne hakkında konuştuklarını bile anlamıyordu. Süregelen olaylardan sonra Bekir ve Kaan eski samimiyetini çok hızlı yakalamıştı ama Ege çizginin dışında kalmış hissediyordu. Belki başından beri öyleydi. Kendisi gruptan ayrı olmaya daha meyilliydi. Ama artık yapamıyordu. Kaan'ı burada bırakıp yan odadakilere takılma fikri kulağına hoş gelmiyordu. Telefonunu alıp seçtiği herhangi bir kızla yazışma fikri de cezbetmedi onu.
Sadece kafayı yastığa koyup Bekir ile Kaan'ın konuşmasını dinlemek istiyordu. Her ne kadar canını acıtıyor olsa da.
Gece kafa yapıyordu Ege'de. Kendisi öyle düşünüyordu. Saçma sapan düşünüyordu gene. Odadan o kadar ani çıktı ki bir an Kaan bile şaşırdı. Arkasından baka kaldığında telefonun diğer ucundaki Bekir ses gitti zannetmişti.
Takımdaki birkaç kişiden yardım alarak kendine içecek bir şeyler bulduğunda bunun sevinciyle sallana sallana yürürken gene odanın önüne geldiğini fark etti. Bedeni artık onu olması gerektiği yere getirip duruyordu.
Elinde siyah bir poşetle odaya girdiğinde Kaan da duştan yeni çıkıyordu. Kafasını kurulaya kurulaya çıkarken bir Ege'ye bir de siyah poşete baktı.
"Şaşırdım desem yalan olur..." dedi gülerek ardından havluyu boynuna attı. Üstünde sadece belinde sarılı havlu varken Ege'ye doğru yürüdü. "... Ne var poşette?"
Ege bir şey demeden siyah poşeti iki eliyle kaldırarak içini açtı.
"İkimize yetecek kadar varmış." diye eklendiğinde Ege şaşırdığını gizleyemedi. Açıkçası alırken Kaan'ı hesaba pek katmamıştı ama gene de ikisine de yeterdi. Şaşırtıcı olan Kaan'ın genelde içmeyişiydi. Kalabalık bir ortamda insanlara ayak uydurmak için içerdi.
"Önce üstünü giy sırtın üşür." dedi Ege, göz teması kurmak için kendini zorlarken.
"Tamamdır!" dedi Kaan şen şakrak. Bekir ile konuştuktan sonra enerjisinin değiştiği ortadaydı. Titriyormuş gibi hissetti ve üstüne hırkasını aldı.
Kaan üstünü giyinirken o da ikisinin de telefonlarını kapatmıştı. Herhangi bir müdahaleye izin veremezdi. Kaan'la vakit geçirmeliydi.
Sarışın, saçları dağıta dağıta odaya geri döndüğünde yatakta Ege'nin karşısında bağdaş kurdu. Poşetten çıkardığı vişneli meyve suyunu kaldırarak gülümsedi ve "En sevdiğimden almışsın. Sen ice tea ile karıştırıyordun en son." dedi.
"Ellerinde bu kalmış." dese de gülerek kendini ele verdi. Bi kendisine bir de Kaan'a ilk bardakların doldurdu. Kendininkini yavaşça doldururken içinden sarhoş olmaması konusunda kendini tembihlemeye çalışıyordu. Keşke bira alsaydım. Diye geçirdi içinden. İşleri riske atmamış olurdu. Ağzından ne kaçıracağı belli olmazdı. Kaan kesinlikle kendini tutardı. Hele o ayıkken bir şeyler diyecek olsa... Bekir hakkında en küçük şey dese. Olacakları düşünmek istemiyordu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2.59 || bxbxb
Teen Fiction"Şimdi beyler durum şu: mesela evde iki çeşit meyve var. Ben ikisini de yiyorum." "Meyve mi? Nerden geldin buraya amına?" "Eee. Şimdi hem karpuz var hem kavun var. Ikisini de yiyorum." "Valla hiçbir şey anlamadım." "Ya. İki cinsel organ var. Ikisini...