18-Bekir arafta

786 39 20
                                    

Öncelikle meşgule düşen telefonun bir sonraki aramasında kapalı olduğunu fark etmek birini yerinden kaldırmıştı. Yarım saattir salonda depar atıyordu. Ona bakmaya gelmeseler bir kaç saat daha da devam ederdi hatta.

"Oğlum, iyi misin?" Gelen sesle kafasını kaldırdı Bekir. İçeriye giren Bünyamin'i geri eliyle odadan gönderip peşi sıra o da çıktı.

Kaan gittiği için evinde kalması pek mantıklı değildi bu yüzden Ahmet abisinin yanına gelmişti. En baştan gelmesi gerektiğini biliyordu aslında ama duygularıyla karar verip kendini Kaan'ın kapısının önünde bulmuştu.

Ev, Ahmet abinin internet kafesinin üst katıydı. Merdivenlerden hızla inip ofise giderken oyun salonuna bir bakış attı. Yüzünü buruk bir gülüş kapladı. Ortaokulda ilk defa gelmişti ve ,nedenini hala bilmez, Ahmet abisi bayağı bir sahiplenmişti onu. Sonrasında Kaan ve Ege'yi de... Ama Bekir'e karşı farklıydı.

Kapıyı tıklatıp da aldığı komutla içeri girdi. Alışkanlık gereği odada gözlerini gezdirdi. Sağ tarafta büyük bir cam vardı. Siyah, üstü altın, oldukça zengin duran işlemeli perdeler sıyrılmış kenarda duruyordu. Öğlen güneşini bayağı bir alıyordu oda. Sol duvarda ise Osmanlı Tuğraları, bozkurt resimleri, milliyetçi sözler... Ahmet abinin oldukça ağır, kestaneden, işlemeli masasının arkasında ise Fatih Sultan Mehmet, Atatürk portreleri ve Türk bayrağı vardı.

Ahmet abi de tam karşısında oturuyordu.

Başıyla selam verip masanın önündeki deri koltuklardan birine oturdu. Canı sıkkın olduğu için kollarını bağlamıştı ve hiç konuşma havasında olmadığını belli ediyordu.

"Hayırdır ne bu haller?" dedi Ahmet abi elindeki bir kaç dosyayı geri çekmeceye kaldırırken.

"Yok bir şey abi." diyerek kestirip attı Bekir.

"Var, var." Ellerini birleştirip masaya dayadı Ahmet abi. Masanın devasalığından dolayı Bekir biraz uzakta kalıyordu bu yüzden pek eğilmeden doğrudan Bekir'e konuştu.

"Ofisimdeyken toparlayacaksın kendini! Dik otur lan."

Sesin ciddi geldiğini duyunca oturuşunu düzeltti Bekir. Kollarını da ayırıp elini önünde birleştirdiğinde Ahmet abi yarım ağız çocuğa güldü.

"Neden evde değilsin, hala anlatmadın."

Konunun buraya geleceğini tabii ki biliyordu. İlk gece onu rahat bırakmış olsa da bir açıklama olmadan bu veleti evinde ağırlamayacaktı Ahmet abi.

"Of ... Abi, vallahi uzun hikaye. Akşam keyif çayının yanında anlatayım."

"Bir de keyif çayımın keyfini mi kaçıracaksın, piç?"

Bekir, gelen çıkışla iyice yerine sindi. İyi insandı da ileri gerisi çok vardı Ahmet abinin, özellikle iş saatleri içerisinde.

"Sen de haklısın... Kısa keseyim o zaman. Biliyorsun evdekilerle aram iyi değildi. Sonra kavga ettik. Sonra ben-"

Gözlerini Ahmet abiye dikti.

"Söyle."

"Kaçtım, abi."

"İyi bok yedin. Siktir git." Bir elini havaya kaldırıp da kapıyı işaret ederken kapı tıklatılmadan açıldı ve içeri Süleyman girdi.

"Süleyman siktirtme belanı bak kapıyı çalmadan girmemeyi bir öğrenemedin!"

Yok bugün ekstra sinirliydi Ahmet abi. Bekir yanlış güne çattığını fark etmişti.

"Hata ettim patron, affet. Çok acil bir olay vardı. Bekir'in babası gelmiş."

2.59 || bxbxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin