Haftasonundan sonraki bir kaç gün korkutucu bir sıradanlıkta geçmişti. Ege için belki cidden her şey sıradandı, akradaşıyla flört edip onu delirtmesi dışında. Kaan için ise içinde daha komplike şeyler dönüyordu. Ege'ye karşılık veriyor ardından içindeki suçluluk duygusu onu yiyip bitiriyordu. Öyle ki Bekir'le konuşmak ona ölüm gibi geliyor ve konuşmayı kısa kesiyordu.
Peki neden tüm yükü kendisi taşıyordu? Ege neden daha önceki münasebetleri ya da şimdisi için endişe etmiyordu. Bu geçen günlerde kendisine yaklaşıp da bir şeyler yapmak istediğinde hiç mi bir şeylerin yanlış gittiğini hissetmiyordu?
"Kaan." Ona seslenilmesi ile daldığı düşüncelerden çıktı. Ege spor çantası ile beraber onun oturduğu yere doğru geldi ve yanına oturdu. Kahvaltıdan, erken ısınacağını bahane ederek kalkmıştı çünkü Ege konuyu utançtan konuşamayacağı yerlere getiriyordu. Biraz yavaştan alamaz mıydı?
"Bayağı ısınmışsın(!)"
Soyunma odasında oturmuş fayansı izliyordu. Kıvıramayacağı için yüzünü Ege'ye çevirip suçlulukla yüzüne baktı.
"Kaan, fazla üzerine geliyorsam... Bunu bana söylemelisin." Oturduğu yerden biraz yana kaydı çünkü az önce omuzları değiyordu.
Ege'nin çekilmesi ile kendini suçlu hissetti ve aralarındaki mesafeyi tekrardan kapattı. Onu sevmediği fikrine kapılmasını istemiyordu. Sadece duygularında ciddi olduğunu bilmesini istiyordu. Bir de ipin ucunu kaçırıp da işlerin daha ileri gitmesine engel olmalıydı. En azından büyük konuşmayı yapmadan önce.
"Gelmiyorsun..." derken elini Ege'nin dizine koydu. "Sadece..."
Zamanı değildi bu yüzden diyeceklerinden vazgeçti.
"...boşver. Sikerler kanka." deyip Ege'nin dudaklarına kapandı. Bu cesareti başka zaman bulamazdı. İki eliyle kızarmış yanaklardan tutarken vücudunu tamamen ona döndü. Şaşkınlıkla aralanan dudakları kavrarken yavaşça öpmeye başladı. O geceden beri öpmesine izin vermemişti ancak bu ne büyük hataydı. Bu kadar güzel bir şeyden uzak duramazdı artık. Bir kere tadına baktıktan sonra olmazdı.
Kaan, karşılık almak için sabırla öpüşüne devam ederken beklemediği bu hareketle bir süre karşılık veremedi Ege. Sonunda, diyordu içinden. Sonunda...
Fazla uzun tutamadılar. Sonuç olarak soyunma odasının ortasında oturuyorlardı.
"Kalk." Bu sefer elinden tutarak Ege'yi kabinlerden birine sürükledi. "On dakikamız var." Göz kırptı.
Ege hala kendine gelemiyordu. Bu mavi gözlerin ardında böyle biri saklandığını hiç bilmiyordu. İpleri eline alan ve onu bir şekilde duvara iten bedene şaşkınlıkla bakıyordu. Delirecekti. Kaan kabini kitleyip de Ege'ye döndüğünde ipleri Ege'ye vermişti.
Ege, hızla atıldı ve bir eliyle Kaan'ın ensesini kavradı. Parmağına gelen saçlarla oynarken başını sağa yatırıp da ıslanmış dudakları kendininkiyle kenetlenince aklı gitti. Yerlerini değiştirip de sarışını duvara yasladığında altında sızlanıyordu.
Kaan'ın elleri, Ege'nin tüm vücudunda, özellikle kollarında, geziyor bir yandan da sert öpüşmelerine yetişmeye çalışıyordu. Ne ara bu kadar hırçınlaşmışlardı. Kaç dakika olmuştu? Kendilerini mi kaybediyorlardı? Şimdi kaybedemezdi.
Sonunda soluklanmak için ayrıldıklarında ikisi de darmadağındı. Saçlar dağılmış, dudaklar şişmiş ve Ege'nin yüzü daha fazla kızarmıştı.
"Kaan." diye fısıldadı. Neredeyse duyulmayacak gibiydi. "Beni zor duruma sokuyorsun." dedi sızlanarak.
"Şş. Duysunlar mı istiyorsun." Gülmemek için dudağını dişledi ardından dudağından hızlı bi öpücük kapıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2.59 || bxbxb
Teen Fiction"Şimdi beyler durum şu: mesela evde iki çeşit meyve var. Ben ikisini de yiyorum." "Meyve mi? Nerden geldin buraya amına?" "Eee. Şimdi hem karpuz var hem kavun var. Ikisini de yiyorum." "Valla hiçbir şey anlamadım." "Ya. İki cinsel organ var. Ikisini...