..
Dün gece açık kalan camdan içeri rüzgar esmiş perdeyi dışarı doğru savurmuştu. Cama uzak olan yatakta uzansa da tüm gece Ege'nin üzerine doğru esmişti kış rüzgarı. Buna rağmen dinmeyen bir yangın vardı içinde. Güneş doğmaya yakın uykuya dalabilmiş ancak yükselen güneşin ışıklarıyla tekrardan uyanmak zorunda kalmıştı.
Gözlerini açtı, ışığa alışmasını bekledi. Tavana bakarken kafasını yokladı. Başı ağrıyordu. Kalksa belki kusabilirdi.
Zihni bomboş geçen saniyelerin sonunda dün gece olanlar aklına akın etti. Her bir saniyesini hatırlıyordu. Gözlerini sıkıca yumarak hatırladıklarını görmezden gelmeye çalıştı ama bu sefer zihninde her şey daha da somutlaşmıştı. Arzularının en derini, tüm zevklerinin en arkasına gizlenmiş çok saf bir istek. En yakın arkadaşını bu kadar arzuladığını dün geceye kadar bir kere bile düşünmemişti.
Üzerindeki yorganı savurdu. Esinti vardı ancak terliyordu. Yüzüne yapışan saçlarını eliyle geriye attı. Bu yaşananlar kendi etik değerlerine bile uymuyordu. Ne yapacaktı? Daha Bekir'i öpüp ilişkilerini mahvedeli ne kadar süre geçmişti? O belki sadece cinsel açlığın bir sonucuydu. Peki dün gece? Hayatında hiç bu kadar yoğun bir duygu patlaması yaşamamıştı. Yüzünü tokatladı.
Odada bir nefes sesi bile yoktu. Kaan gece geri dönmemişti demek ki. O an içini dehşet bir korku sardı. Yaşananları Kaan'ın unutma ihtimali, olanların yükünü taşıma sorumluluğu... Hayır. Hatırlaması ve yaşananları unutalım demesi daha kötü olurdu. Bunu bir kere daha kaldıramazdı Ege. Tekrardan istiyordu. Devamını istiyordu. En yakın arkadaşı onun için daha düne kadar farkında olmadığı bir ihtiyaçtı artık. Bunu adlandıramadı. Bir duyguya benzetemedi. Salak gibi hissediyordu. Şimdi de üşüyordu. Düşünmek ağır gelmişti. Konuşmaları lazımdı.
Tam o anda kapı açıldı. Kapı ile Ege'nin yattığı yatak arasında pek mesafe yoktu. Doğrulmadan kapıyı görebiliyordu. Hafifçe kafasını çevirdi ve arkasındaki güneş doğrudan önündeki sarı saçlara düştü. Güneşte altın gibi parladı o saçlar. Sahibi ile göz göze geldiler. Titrediğini hissetti. Bu kadar etkilenmiş olduğunu bilmiyordu. Sahi, Kaan nasıl hissetmişti acaba? O bunların olmasına nasıl izin vermişti? Bunları şimdi öğrenecekti Ege.
"Ege! Titriyorsun." Düşünceleri dağıldı ve kulağına melodi gibi ama hafif titrek bir ses geldi.
Mecazen titrediğini zannetmişti ama Kaan iki adımda yatağının dibine gelip de yorganı tekrar üzerine örttüğünde gerçekten titrediğini fark edebilmişti. Bunu es geçti. Birazdan vücut ısısı düzelirdi.
"Dün gece." Sesi çatlak çıkmıştı. "Hatırlı-" Ancak cümlesini tamamlayamadan sözü kesildi.
"Bekle. Bence sen de duşa girip ayılmadan bu konuşmayı yapmayalım."
Haklıydı. Titremesi geçene kadar bir süre daha yatakta kaldı. Yeri izledi. Odanın içinde dolanıp çantalarını boşaltan Kaan'ı izledi. Zoraki yaptığı belliydi. Kafa dağıtmaya çalışıyordu.
Sonunda yataktan kalktı. Tek kelime etmeden tüm işlerini halletti. O sırada Kaan, Bekir'den gelen aramaları reddetmişti. Saat belki on, belki on birdi. Meraklanmış olabilirdi ama Kaan da Ege'den iyi hâlde değildi. Konuşacak mecali yoktu.
"Pekala." dedi Ege tamamen ayılmış bir şekilde. Lacivert sweatshirtünün cebine ellerini sokmuş Kaan'ın uzandığı yatağın ucuna oturmuştu. Bakışlarını mavi gözlere kenetledi. En azından üzerindeki -kendisinin bile alışık olmadığı- melankoli halini defedebilmişti.
"Biz ne yaptık?" dedi Kaan. Yakınıyor gibiydi. Bir süre sessiz kaldılar. İkisi de ne yaptıklarını düşündü. Yaşananlar hiç de masum değildi. Sonunun nereye gideceği açıktı. Kaan durmamış olsaydı yarını düşünmeden beraber olacaklardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2.59 || bxbxb
Teen Fiction"Şimdi beyler durum şu: mesela evde iki çeşit meyve var. Ben ikisini de yiyorum." "Meyve mi? Nerden geldin buraya amına?" "Eee. Şimdi hem karpuz var hem kavun var. Ikisini de yiyorum." "Valla hiçbir şey anlamadım." "Ya. İki cinsel organ var. Ikisini...