Guns N' Roses-This I Love dinlerseniz süper olmaz miydi ama okurken
Ortamdaki gergin havayı dağıtmak üzere aklıma gelen ilk şeyi söyledim.
"Telefonun çokça çaldı da," cebimdeki telefonu çıkarıp ona uzatırken devam ettim, "Poyraz diye biri aradı, abin sanırım."
Bakışları donuklaşırken titreyen elini uzattı, az önce sakinleşmemiş miydik biz? Endişeli ifadesi dağılmazken sordu, "Açmadın değil mi?"
"Sen söylemek istemezsin diye düşündüm, merak etme."
Derin bir nefes verdi, rahatladığını serbest bıraktığı için düşen omuzlarından anlamıştım. Aceleyle telefonun kilidini açıp birkaç yere tıkladı. Kulağına yerleştirdiğinde abisini geri aradığını anlayarak onu yalnız bırakmam gerektiğini düşündüğümden odadan çıkmak üzere hareketlendim. O ise bunun üzerine elini bileğime dolayıp beni durdurdu.
"Gitme." diye fısıldadı rica eden bakışlarının yanında. Bir anlığına farklı anlamlar yükleyecek gibi olsam da hemen toparlanıp konuştum.
"Özeline girmeyeyim."
Telefonun çalış seslerinin arasında kafasını sallayıp yanıtladı, "Onunla bir özelim olamaz."
Veya benimle bir özelin olamaz.
Kendi kendine saçmalayan düşüncelerimi toparlamaya çalışırken henüz yeni kalktığım yere yeniden oturdum. Bu sırada Selin konuşmaya başlamıştı.
"Poyraz," dedi, sesi içine kaçmıştı. Tedirginliğini sezmemek için kör veya sağır olmak gerekirdi.
"Nerdesin sen!"
Hoparlörde olmadığı halde bütün odayı dolduran öfkeli sesi işitildiğinde mahcubiyetle telefonunun sesini kısmaya çalıştı Selin. Beni her ne kadar o göndermek istemese de rahat hissetmediğinden onu dinlemediğimi düşünmesi için telefonumla uğraşmaya başladım.
"Poyraz, biz hastanedeyiz."
Saklayacağını sandığım halde öylece söylemesi kafamı karıştırsa da aldırmadım. Belli ki abisiyle arası iyiydi.
Telefonun diğer ucundan sesi kısılmış olsa da alaycı kahkahasını duymuştum. Akabinde gür sesiyle konuştu abisi.
"Sıkıyosan mantıklı sık be kızım, sen ve hastane. Ölsen yine gitmezsin."
Elindeki telefonu kulağından uzaklaştırırken derince nefesler almaya başladı. Dikkatimi bu defa tamamen ona verdim, birkaç saat önceki gibi bir olay yaşansın istemiyordum.
Kapı çalınıp içeri giren hemşirenin konuşmasıyla ikimiz de sessizliğimizi koruduk.
"Serumunuzu yenilemeye geldim."
Elindeki sıvı dolu paketi uzun demire asıp damaryoluna bağlı olan hortumu değiştirdi hızlıca. Başka bir şey söylemediğimizde "Bir sorun olursa koridorun başındaki odadayım." diyerek odadan çıktı.
"Sen cidden hastanedesin." dedi telefondaki ses, sanki hemşirenin sesinin kesilmesini beklemişti.
Selin bakışlarını ellerine indirip umursamazca telefonu hoparlöre alıp yatağa fırlattı. Benim konuşmalarını tamamiyle duymamı sorun etmemişti.
"Lanet olsun, yine ne yaptın Selin!"
Neden kardeşinin nasıl olduğu hakkında endişelenmek yerine onu suçluyordu ki?
Ellerini yüzüne kapatıp sessizce ağlamaya başladı. Ne yapacağımı şaşırdığımdan öylece bekledim.
"Yine ne yaptın, konuşsana! Yine neye sebep oldun!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaralarını Ben Sarayım
Teen FictionDakikalardır hareketsizce dizlerinde uzanan kızın saçlarını okşadı. "gel, yaralarını ben sarayım. ömrümü ömrüne katayım. bir gün gülersek eğer yoluna güller katayım." Düzenli nefes alışverişlerinden uyuduğunu sansa da olduğu yerde dönüp yüzünü onunk...