0.1

355 16 125
                                    

Allah'ım kolayliklar ver amin
bismillah
*
Taha'nın sürücü koltuğunda olduğu ekip aracına yönelip hemen yolcu tarafına yerleştim. Bu tartışmalar hemen her gün yaşandığı için siren çalmaya bile ihtiyaç duymadan yola çıktık. Oraya zaten polis olarak da gitmiyorduk, arabuluculuk edip çay içip dönecektik sadece.

Taha aşinası olduğum sokaklardan dikkatle dönüş yaparken konuştu.

"Uzun zaman olmuştu beraber sahaya çıkmayalı, özlemişim lan. En son kaç sene önce gitmiştik ki, 2? 3 müydü yoksa? Olmuş mudur lan o kadar?"

Derin bir nefes verip konuştum. "2 yıl 3 ay Taha, sus şimdi."

Top oynayan çocukların geçmesini bekleyip el salladıktan sonra konuştu.

"Aman be komiserim, iki sohbet bile edemez olduk. Sormadım hiçbir şey," eliyle hayali bir fermuar çekti dudaklarına.

"Mümkünse," diyip sessizliğe, daha doğrusu sessizliğime gömüldüm. Taha kendi halinde şarkılar mırıldanmaya devam ediyordu çünkü.

Pastanenin önüne geldiğimde karşılaştığım manzara kafamı karıştırmıştı. Taha da şaşırmış olacak ki etrafa göz atıp kornaya bastı. Sesi duyan Mehmet amca yavaş adımlarla yanımıza geldi.

"Ooo, komiserim. Uğrar mıydınız buralara?"

Benden yaşça büyük ve çocukluğumu bilen birinin bu şekilde hitap etmesi karşısında kendimi rahatsız hisseder gibi olmuştum, fakat yine de bozuntuya vermedim.

"Dimi Mehmet amcam ya, hiç uğramaz oldu bu vefasız köpek. Ben öyle miyim ama, tuttum kolundan getirdim buraya, ben de olmasam ohoo.."

Taha'nın kendi halinde zırvaladıklarına şimdilik kulak asmamaya çalışıp arabanın açık camına yaslanmış Mehmet amcaya döndüm.

"Bir sıkıntı var mı? İhbar aldık ama."

"He o mu? Ben de bana geldin zannettim, hıyar. Eskiden hiç böyle değildin."

"Sonra konuşalım mı Mehmet amca? Zaten sana geliyoruz diye düşünüp oyalandık. Olay büyümeden gidelim."

Yaslandığı kapıdan uzaklaşıp eliyle tarif etti.

"Bakkal Haydar'ın ordan sesler geliyodu, baya ciddi bir şey galiba. Bizim Ahmet gitti diye ben bakmaya gidemedim ama, dönerken haber ver bize de."

Başımı sakince sallayıp elimi vedalaşmak üzere havaya kaldırdım. Taha'nın da "İlk fırsatta uğrarım yanına Mehmet amcam." faslını atlattığımızda bakkala sürdü arabayı.

Kalabalık çoktan toplanmış, olay yerini görmemizi engelliyordu. Tahmin ettiğimizden çok daha ciddi bir mesele olsa gerek, her zamankinden çok daha fazla insan buradaydı. Arabalar durmuş, trafik tıkanmıştı.

Bu sırada kalabalığın içinden sıyrılıp uzaklaşmaya çalışan bir kıza takıldı gözlerim. Acelesi varmış gibi ilerlerken bir yandan ellerine bakıyordu. Odak noktam bakışlarının üzerinde bulunduğu ellerine kaydığında yer yer karşılaştığım kırmızılıklar endişelenmeme sebep olmuştu.

Tekrardan yüzünü seyretmeye koyuldum. Büyük kahve gözlerini çevreleyen uzun kirpikleri, hemen üzerine özenle yerleştirilmiş gibi duran kaşları, yer yer alnına dökülen kahve perçemleri, üst dudağına nazaran biraz daha ince olan alt dudağıyla.. Güzel gözüküyordu.

Seksen seksen yüzaltmış
Allah neler yaratmış
Dünya dönmüş tersine
Devir nasıl karışmış

Usul usul yanaşır
Aklımıza karışır
Kaş göz edip durmayın la
Gözlerimiz kamaşır

Yaralarını Ben SarayımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin