Eski günlerde yaptığı gibi çocukluğunun geçtiği sokakları öylesine turlamak istedi Taha. Selim'le konuştuktan sonra isteği daha da artmış, eve gitmeyi reddetmişti. Havanın kararışıyla dükkanlarını kapatan esnaflarla bir süre sohbet etti, kahvehanede Hasan amcasıyla tavla bile oynadı. İçindeki sıkıntı geçmezken yeniden tavaf etmeye karar verdi mahalleyi.
Tam bu sırada ilerideki sokaktan yükselen seslerle adımlarını hızlandırdı. Devriye geziyor olsa, böyle olaylarla karşılaşmazdı. "Hep vazifeden şikayetçi olmamdan oluyor böyle, elindekinin kıymetini bilmek lazım işte," diye içinden geçirdi genç adam. Üniformasının üzerine taktığı kemerin yanındaki kılıfından çıkardı silahını. Sesin kaynağına ulaşmaya çalışırken büyük bir çığlıkla yankılandı sokaklar.
"İMDATT!"
Sanki hızlı yürüdüğünde olay yerini bulabilecekmiş gibi aceleye karıştı hareketleri. Hemen akabinde bir el silah sesi..
Başını çevirdiğinde karşılaştığı manzara geç kalmış olmanın verdiği acıyla yüreğini sızlattı adamın. Girdiği şoktan saniyesinde çıktı, mesleği ona bunu öğretmişti.
"Olduğun yerde kal, polis!"
Komutuna uyulmasını beklemek aptallık olurdu, Taha'nın tek oluşuna güvenerek kaçmaya başladı failler. Çalan telefonuna uzanıp arayan kişiyle rahatladı. Selim'i kaçakların peşine yollarsa kendisi yaralı kadının başında durabilirdi. Komiseriyle gerekli konuşmayı yaptıktan sonra ambulansa haber verdi.
Yere yığılan kadın acıyla kıvranırken yarasının boyutuna baktı önce, kurşun karnına isabet etmişti. Anatomik bilgisi riski hesaplamaya yetmezken üzerindeki montu çıkarıp kadının başını dizlerine yerleştirdi. Elindeki kumaşla yarasına baskı yaparken sızıyı iliklerinde hissetti.
Aynı acıyı daha önce diğer birçok meslektaşı gibi kendisi de çekmişti. Ömürlerini ölümle burun buruna olmaya adamıştı bu adamlar. Her günlerini son günleriymiş gibi yaşamaya razı gelmişlerdi. Ailelerinden ayrı kalmayı, onları yapayalnız bırakmayı göze almışlardı.
Bilinci kapanmak üzere olan kadını ayık tutmak için konuşturması gerekiyordu, aklına gelen ilk şeyleri söylemeye başladı.
"Merhaba, hoş bir tanışma olmadığının farkındayım ama eminim bu adamı şimdiden reddetmezsiniz," tedirginliğini gizlemeye çalışırken sahici olduğuna inandığı gülümsemesini sunmuştu dizlerinde uzanan genç kadına.
Canının acısının yanında gülümsemeye çalıştı, "Bu denli kibar birini reddetmeye hakkım olduğunu sanmıyorum," kelimelerinin arasında acı dolu iniltiler de dökülüyordu dudaklarının arasından.
"Bunu bir evet olarak kabul ediyorum," acıdan dolmuş olan gözlerini yumarak onay verdi kadın. Taha gözlerini açması gerektiğini bildiğinden muzipçe konuştu yeniden, "Sözümü aldım, bir kahve içmeden bırakmam sizi."
Yorgun kirpiklerini güç bela araladı, konuşacak gücü yoktu. Onun yerine Taha konuştu. "Bu güzel hanımefendinin adını öğrensem en azından, randevu defterime 3 kırmızı yıldızla önemli diye işaretlerdim."
Saf Kazanova olduğuna inandığı adamı yanıtsız bırakmamak için çabaladı, "E..", derin bir nefes almak istedi, canını daha da yakacağından habersiz. Acı dolu bir inilti daha kaçtığında dudakları arasından, adını bile bilmediği bu adam karşısında mahcup hissetti kendini. Bir kere daha denedi, "Erva.." bu defa başarmıştı.
Taha'nın gülümsemesi büyürken flörtöz tavrıyla konuştu, "Adınızı kim koyduysa çok haklıymış, daha önce hiç rastlamadığım bir güzellik bu." Sorduğu sorunun cevabını merak ettiğinden değil, kadını da konuşturmak istediğinden yanıtsız kalmak istemiyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaralarını Ben Sarayım
Fiksi RemajaDakikalardır hareketsizce dizlerinde uzanan kızın saçlarını okşadı. "gel, yaralarını ben sarayım. ömrümü ömrüne katayım. bir gün gülersek eğer yoluna güller katayım." Düzenli nefes alışverişlerinden uyuduğunu sansa da olduğu yerde dönüp yüzünü onunk...