1.1

124 6 38
                                    

Saçlarımın nemini havluyla alıp Selim'i daha fazla bekletmemek adına aceleyle giyindim. Hava çok da serin olmamasına rağmen duş aldıktan sonra sıkı giyinmezsem hasta olacağıma inanırdım, bu yüzden ince ve birkaç beden büyük duran siyah tişörtümün üstüne kapüşonlu hırkalarımdan birini giydim. Bu sayede sıcaklarsam eğer çıkarmam daha rahat olacaktı.

Yanıma almam gereken eşyaları cebime yerleştirip ortalığı hızlıca gözden geçirdikten sonra kapıyı kilitleyip kendimi dışarı attım. Selim beni bıraktığım yerde bekliyordu.

Kapıyı açıp arabaya yerleştiğimde hareket etmektense bir süre bekledik. Bu süre uzamaya başladığında sordum.

"Neden gitmiyoruz?"

Bakışlarını bana çevirip cevap vermekten aciz konuştu.

"Sen saçlarını kurutmadın mı?"

"Evet de, ne alaka ki şimdi?"

Gözlerini büyütebileceği kadar büyüttü, "Ne demek ne alaka? Ya hasta olursan?"

"Selim, hava 20°C. Birazdan kururlar." dedim bıkkınlıkla. Yok zatürre olurdum, abartmasındı.

Elini kapüşonuma koyup kafamdan geçirdi. İplerini de yüzümü fazlasıyla gizleyecek kadar sıkıştırıp dışarı taşan saçlarımı eliyle itekledi.

"Tamam, şimdilik böyle idare edeceğiz."

Nefessizlikten bayılamadan Selim'lere varmıştık. Arabadan insem de beni yönlendirmesi için öne geçmesini bekledim. Birkaç merdiven çıktıktan sonra ulaştığımız kapı bizi bekletmeden açıldı. İpleri çekilmiş kapüşonumu açmıştım çoktan.

"Hoş geldiniz kızım, buyrun içeri."

Nermin teyzenin bu samimi tutumu ve dünki cana yakınlığını anımsadığımda ortaya çıkan sarılma isteğimi bastırmadım. Kapının yanında dikilen benim kısa boyuma nazaran daha da kısa kalan bu kadının bedenine kollarımı sardım.

"Hoş bulduk." dedim daha da içten gözükmek için bir o yana bir bu yana sallanırken.

Elleri saçlarıma ulaştığında bir tutamını alıp sıkıca tuttu.

"Hiii, saçların ıslak dışarı mı çıktın sen?"

Selim'in bu telaşesinin kimden geldiğini şimdi anlamıştım.

"Dimi anne, laf anlatamadım bir türlü." diye sohbetimize dahil oldu Selim.

Nermin teyze bana dönüp kolumdan tuttu.

"Gel annecim, kurutalım da hasta olma."

"Teşekkür ederim, hiç gerek yok. Kurur birazdan zaten." diye reddetmeye kalkışmıştım ki o an söylediğimi yutmak istedim. Karşımdaki ana-oğul öfkeli gözlerle bana bakıyordu.

Omuzlarımı düşürdüğümde kabul ettiğimi anlamış olacak ki banyo olduğunu tahmin ettiğim kapıdan girdi. Ben de peşinden ilerledim. Açıp kapadığı dolapların birinden kurutma makinesini çıkarmış, prize takmıştı. Elinden almak üzere uzanıp teşekkür edecekken benden uzaklaşıp itiraz etti.

"Zahmet etmeyin, ben hallederim." desem de, nafile. Çalıştırıp zorlanarak da olsa makineyi saçlarıma tutmaya başlamıştı. Sıcak havanın tenime değişi tüylerimi diken diken ediyordu. Parmaklarını tutamların arasından narince geçirirken gözlerimin doluşuna engel olamadım. Annemden sonra, bir daha hiç kimse saçlarımı kurutmamıştı. Ve ben yine, Nermin Teyze bunu yapana kadar bu denli çok özlediğimin farkında değildim.

Makinenin gürültülü sesine rağmen Selim'in gür sesi evde yankılandığında hemen kapama tuşuna bastı.

"Anne!"

Yaralarını Ben SarayımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin