Feyza'ların yanına geri döndüğümde buluşmayı kabul ettiğimi Selim'e iletmesi için Feyza'ya ricada bulunmuştum. O da Selim'e haber vermişti ve bunun dışında hiçbir şekilde iletişime geçmemiştik.
Sabah erkenden kalkıp hazırlanmış, çağıracak olursa bekletmemiş olmak istemiştim. Nermin teyze uyanmadan çay suyunu koymak üzere mutfağa gittiğimde çalan telefonumla gerisin geri odaya döndüm.
Kayıtlı olmayan bir numaraydı, Selim olduğunu düşünerek yanıtladım. Tam da tahmin ettiğim gibi, arayan Selim'di.
"Alo, Selin. Selim ben." diye kendini tanıttı sanki onu sesinden tanımayacakmışım gibi.
"Efendim Selim?"
"Uyandınız mı?"
"Annen daha uyuyor, Semih abi gelince Feyza da evine geçmişti." dedim açıklama yapma ihtiyacı hissederek.
"Anladım, ne zaman çıkalım?" diye sorduğunda buna cidden benim mi karar vereceğimi düşündüm bir anlığına.
"Yani, istersen kahvaltıya gel, öyle çıkalım."
"Tamam, öyle yapalım. İstediğiniz bir şey var mı?" diye sorduğunda kendimi bir tuhaf hissetmiştim.
"Ekmek.." dedim aklıma gelen şeyi def etmeye çalışarak. "Ekmek alsan iyi olur."
Gülümsememem gerekiyordu ama benim ağzım kulaklarımdaydı ve bunun tek sebebi kendimi sanki evliymişiz de evimiz için bir şey almasını istiyormuşum gibi hissetmemdi. Hoşuma gitmemeliydi ki zaten gitmemişti. Sadece komik geldiğinden gülümsüyordum, daha komik olsaydı kahkaha atardım. Evet, aynen böyleydi.
"Ekmek.. Alayım ben."
"Hmm, ekmek al. Görüşürüz o zaman."
"Görüşürüz." diyip aramayı sonlandırdı.
Telefonu arayan olursa diye mutfak masasının üzerine bırakıp kahvaltıyı hazırlamaya başladım.
Çok geçmeden çalan kapıyla Selim'in geldiğini anlayıp hızla girişe yöneldim. Zil daha fazla ses çıkarmasın diye megafonu elimle kapatmıştım, herkes gibi Nermin teyzenin de bu şekilde uyandırılmaktan hoşlanmayacağını düşünüyordum.
Demir kapının kapanma sesinin ardından Selim'in adım sesleri apartmanda yankılanmaya başlamıştı. Kapıyı açıp gelmesini beklerken Selim'in anahtarı olduğu halde ince düşünüp zile bastığı gerçeğiyle karşı karşıya kalmıştım. Ona karşı yelkenleri suya indirmeye çalışan kalbime fırsat vermemeliydim.
"Hoşgeldin." diyip içeri geçmesi için kenara çekildim.
Elindeki fırın poşetini elime sıkıştırdıktan sonra ayakkabılarını ayakkabılığa yerleştirdi.
"Hoşbuldum. Annem hâlâ uyuyor mu?"
Başta başımı sallamış olsam da bana bakmadığından sesli bir şekilde onaylamam gerekti.
"Hmm, uyandırmadım. Acelemiz varsa.." Sözümün devamını getirmeme fırsat vermeden annesinin odasına ilerledi.
"ANNEM BENİ YETİŞTİRDİ BU ELLERE YOLLADI!" Yüksek sesle marş okumaya başlamasıyla gözlerim şaşkınlıkla açılmıştı.
"Selim! Kadın uyuyor. Vicdansız mısın sen?"
Beni umursamadan devam etti. "AL SANCAĞI TESLİM ETTİ, ALLAH'A ISMARLADI!"
Durmayacağını anladığımda yanına gidip kapının girişinden kolunu tuttum.
"Selim ya, yazık kadıncağıza. Sakin sakin uyandırsana bari."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaralarını Ben Sarayım
Teen FictionDakikalardır hareketsizce dizlerinde uzanan kızın saçlarını okşadı. "gel, yaralarını ben sarayım. ömrümü ömrüne katayım. bir gün gülersek eğer yoluna güller katayım." Düzenli nefes alışverişlerinden uyuduğunu sansa da olduğu yerde dönüp yüzünü onunk...