Hatice Hanım artık kocasından şüphelenir olmuştu. Kocası Harun Bey hiç olmadığı kadar telefonda konuşmalar yapıyor ve sık sık evden çıkıp nereye gittiğini söylemiyordu. Bu olayı geçmiş zamanlarda bir kere daha yaşamıştı. 18 yıl mı oluyordu? 19? Kocasını hiç bir zaman affetmemiş ve affetmeye çalışmamıştı. Ama ayrılmamıştı da ondan. Bu olay olduğunda çocuklarından biri daha yeni bir yaşına basmıştı. Nasıl çocuklarını yok sayarak ayrılabilirdi ki ondan.
Neydi o kadının adı sahi? Leyla? Lara? Lale? Her neyse artık! O geçmiş travmaları yaşamak istemiyordu. Ama son zamanlarda önceki yaşantıları doluyordu zihnine istemsizce.
Harun Bey'in o hülyalı telefon konuşmaları doluyordu kulaklarına. Gecenin bir vakti evden ayrılışlarını ve sabaha kadar gelmeyişlerini nasıl unutabilirdi ki? Nasıl parçalanmıştı kalbi. Tam da en kötüsünü yaşadım derken elinde daha yeni doğmuş bir bebekle eve girişini... Nasıl unutabilirdi?
En çok da o günü unutamıyordu.
Daha yeni bir yaşına girmiş kızı Aslı, salondaki bir koltukta uyuklamaktaydı. Hatice Hanım ise 6 yaşındaki oğlu Atlas ile yere oturmuş oynamaktaydı. Dış kapının açılıp kapandığını duyumsadı. Yerinden kalkmadan seslendi.
"Harun? Sen mi geldin?"
Ses gelmedi. Bir daha seslendi.
"Harun?"
Kafasını kaldırıp merakla baktığında ise dünyası başına yıkılmıştı. Kocası kapı girişinde elinde bir bebek ile ifadesizce kendisine bakıyordu. Bir süre kıpırdamadı ikisi de. Atlas bu sessizliğe son vererek merakla babasının yanına koşturdu. Babasının kucağındakine bakmaya çalışırken yerinde sıçrıyordu.
"O ne baba? Bir tane daha mı kardeş getirdin bana? Hadi onu da Aslı'nın yanına koy. Ben de bakmak istiyorum."
Atlas'ın bu söylemleri Hatice Hanım'ı daha da dibe çekmişti sanki.
Harun Bey sakin adımlarla Aslı'nın uyuduğu koltuğa ilerledi. Kucağındaki bebek sakin sakin uyumaktaydı. Usulca Aslı'nın yanına bıraktı bebeği.
Hala yerde oturan Hatice Hanım göz ucuyla baktı bebeğe. Simsiyah saçları olan bir bebekti bu. Hatice Hanım hızla yerinden kalkıp kusmak için tuvalete koştu. Artık dayanamıyordu bu olanlara. Ne cüretle?! Ne hakla?!
Harun Bey de hızla karısının peşinden giderken Atlas olayları anlamlandıramadan öylece yeni kardeşine bakıyordu.
Aslı sarıydı. Sapsarı saçları vardı. Annesi gibi. Yeni gelen bebek ise siyahtı. Gür ve siyah saçları vardı. Babası gibi. Atlas uyandırmamaya çalışarak yeni gelen bebeğin parmakları ile oynamaya başladı. Uyandırırsa çok ağlıyordu bu bebekler biliyordu. Parmakları ne kadar minikti. Kendisi de minicikti. Kucağına alabilir miydi ki? Annesi ve babası kızar mıydı acaba kucağına alsa?
Atlas merakla çocuğun elini yüzünü inceleyip dokunurken yukarıdan gelen kapı çarpma seslerine hiç aldırış etmedi. Son zamanlarda o kadar çok duymuştu ki bu kapının çarpıldığını.
O bebek ile oynamaya devam ederken bebek bir anda uyandı ve gözlerini açar açmaz ağlamaya başladı. Atlas panik yaptı. Her an annesi kızabilirdi. Ya bu sese Aslı da uyansaydı? Annesi daha çok kızardı. Panikle bebeği tutup kucağına aldı ve annesinden gördüğü gibi pışpışlamaya başladı. Bir-iki dakika sonra bebeğin ağlaması kesilmiş ve minik gözleriyle etrafına bakınmaya başlamıştı. Atlas şaşırmıştı buna. İşe yarayacağını hiç düşünmemişti. Aslı'ya bunu yapsa hiç susmaz, sadece annesinin kucağında susardı çünkü. İyi ama şimdi yattığı yere nasıl koyacaktı bebeği? Ya düşürürse? Bir süre ayakta, kucağında bebekle bekledi. Kolları ağrımaya başlamıştı bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR BAŞIMA: Bir Aile Meselesi
General Fictionİstenmeyen çocuktu Gece. Ne anne bilirdi ne de baba. Ne de bir kardeş. Kendini bildi bileli tek başına olan bu kız hayatına aniden giren babası ile aile sıcaklığını tadacak mıydı? Peki ya kardeşleri? Kabul edecek miydiler genç kızı?