Masada herkes çok gergindi. Biri hariç. Aslı. Barkın'ı görünce anında değişen tavırları yalnızca Atlas ve Barkın'ı değil, beni de rahatsız etmeye başlamıştı. Neden mi?
"Pizza ne ya? Resmen kilo almaya davet."
"Mantar mı var içinde? Bir insan neden mantar yer ki?"
"Bu ev ne böyle Atlas? Küçücük. Nasıl yaşıyorsun sen burada?"
Ve daha niceleri. Ben daha önce hiç bu kadar memnuniyetsiz birini tanımamıştım. Ah pardon! Annemi unutmuştum.
Aslı bana annemi hatırlattığından mıdır nedir bilmiyorum ama kıza hiçbir şekilde ısınamamıştım. Zaten geldiğinden beri de iletişimden kaçınmak için büyük çaba gösteriyordum. Hoş! Zaten Aslı'nın da hedefinde hiç olmamıştım. Aslı şikayet etmek dışında yalnızca Barkın ile iletişim kuruyordu. Barkın ise onu hep geçiştirecek cevaplar veriyor ancak Aslı susmuyordu.
Atlas eve geldiklerinden beri gergindi zaten. Aslı'nın bu vurdumduymaz tavırları ile daha da gerilmişe benziyordu. Masaya oturmuştuk oturmasına ama kimse doğru düzgün bir şey yiyememişti.
Aslı durmaksızın devam ediyordu.
"Barkın sen spora falan mı yazıldın? Kas yapmışsın sanki?" deyip ellerini Barkın'ın pazularına dolayınca Atlas elindeki bardağı çarparcasına masaya bıraktı. Ben irkilirken Atlas sakinleşmek için burun kemerini sıkıyordu. Barkın mesajı açıkça almıştı. Ayaklanırken direkt olarak montuna yönelmişti.
"Ben artık gideyim kardeşim. Geç oldu zaten. Gece'm senin de ellerine sağlık. Her şey çok güzeldi. Hadi iyi akşamlar size." deyip kapıdan çıktı.
Barkın'ın gitmesi ile daha çok gerilmiştim. Barkın varken en azından Aslı'nın gözü başka kimseyi görmüyordu. Şimdi ise gözleri bana kitlenmişti.
"Gece'm mi? Ne bu samimiyet? Anlam veremedim."
Ben ağzımı açamadan Atlas patlamıştı. Sinirini yenememişti anlaşılan.
"Sanane Aslı! Sanane! Sen şu anda içinde bulunduğun durumun farkında mısın cidden? Ne bu rahatlık sendeki?"
Ben, Atlas bana bağırmasa bile yerime sinerken Aslı altta kalmayarak Atlas'a bağırdı.
"Ne varmış ya benim halimde! Ben hiç bir şey yapmadım diyorum sana. Annem abartıyor. Sen de annemin gazına geliyorsun."
"Ben seni çok iyi tanıyorum Aslı! Neyi yapıp neyi yapmayacağını çok iyi biliyorum. Bana bu masumum savunmaların sökmez."
"Beni ne diye getirdin buraya! Azarlamak için mi?"
"Seninle insan gibi konuşuluyor mu ki Aslı!"
"İnsan olan konuşurdu!"
İşlerin sarpa sardığını görünce istemsizce müdahale etmek istedim. Yalnızca Atlasa yönelik konuştum.
"Atlas. Biraz sakin mi olsan? Bu şekilde bir yere varamıyorsunuz çünkü."
Bir süre sinirli gözleri benim gözlerimde gezindi. Daha sonra sakinleşmek adına sertçe yüzünü sıvazladı. Bir kaç dakika boyunca kalkıp salonda adımladı. O bunları yaparken ben ve Aslı yalnızca onu izliyorduk. Aslı asla gardını indirmemiş, gelebilecek her saldırıya karşı kollarını kavuşturmuş ve hazır bekliyordu. İkisinin de kaşları olabildiğine çatıktı. O an fark ettim ki ikisi de birbirine hiç benzemiyordu. Ben de ikisine de benzemiyordum. Nasıl kardeştik ki biz?
Atlas bir süre sonra az da olsa sakinleşmiş olarak yanımıza oturdu.
"Peki. Bak Aslı sana sadece şunu söyleyeceğim. Bu seferlik bu konuda sana inanmayı seçiyorum. Ama bu hatanın ikincisi olursa sana yemin ederim arkanda durmam. Abim, sen kendine bunu yapmazsın. Kendini bununla zehirlemezsin. Tamam ilki merak diyelim ve rafa kaldıralım ama ikincisi olursa tercih olur. Sen kendin için yanlış tercihler yapmazsın. Sana güveniyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR BAŞIMA: Bir Aile Meselesi
Ficción Generalİstenmeyen çocuktu Gece. Ne anne bilirdi ne de baba. Ne de bir kardeş. Kendini bildi bileli tek başına olan bu kız hayatına aniden giren babası ile aile sıcaklığını tadacak mıydı? Peki ya kardeşleri? Kabul edecek miydiler genç kızı?