Somurtuyordum. Evet somurtmaktan başka elimden bir şey gelmiyordu şu an. Arabada sessizlik hakimdi. Beni sinirli ve agresif nefes alış verişlerim dışında duyulan pek bir şey yoktu. Nereye gidiyorduk hiç anlamamıştım. Beni kendi evine götürüyor olamazdı değil mi? Hani karısı ile yaşadığı o eve.
Harun Bey telefonunu aheste aheste çıkarıp bir numarayı aradı. Telefon arabaya bağlıydı ve arama sesini çok rahat ben de duyabiliyordum. Göz ucuyla aranan göstergesine baktığımda 'oğlum' yazısını görünce Atlas'ı aradığını anladım. Çok geçmeden Atlas gergin sesiyle açtı telefonu.
"Baba? Buldun mu Geceyi?"
"Buldum oğlum, buldum." derken göz ucuyla bana bakıp devam etti.
"Sen soru sormadan devam edeyim. Senin eve geçiyoruz. Anahtarların lazım."
"Benim eve mi? Anahtarlar bende. Evde görüşürüz."
Sorgulamadan kapatmış ve anında adapte olmuştu. Bir saniye! Ben Atlasın evine mi gidiyordum şu an?
"Harun Bey, neden şu an Atlasın evine gittiğimizi sorabilir miyim?"
"Cevap verince benimle kavga edecek misin?"
"Vereceğiniz cevaba bağlı."
Derin bir nefes alıp konuştu.
"Kalacak bir yere ihtiyacın var, Gece. Ben de sana kalacak bir yer buldum. Gönül isterdi ki seni alıp kendi evime götüreyim. Ama bunu zaten daha önce denemiştim. Sonuçları pek de parlak olmadı. "
Evet bu cümlede hangi noktaya takılmalıydım şu an? Beni Atlasın evine götürmesine mi yoksa beni daha önce kendi evine götürdüğünü söylemesine mi? Şaşkınlıkla konuştum.
"Nasıl yani? Ne demek istediniz?"
"Boşver. Sonra anlatırım."
"Ama-"
"Sonra, Gece."
Pekala, bu konudan pek aydınlanamadık. Biz de diğer konuyu açarız.
"Ben Atlas Bey'in evinde falan kalmayacağım. Şu anda boşuna uğraşıyorsunuz."
"Sana fikrini sormadım Gece. Kalacaksın."
Daha çok sinirlendim.
"Sormalıydınız ama! Bu adam kaçırmaya girer. Resmen alıkoyuluyorum!"
Rahatlıkla cevapladı.
"Oğlum avukat. Hapse girmeyeceğime eminim."
Ah! Bir de dalga geçiyordu!
"Size gerçekten inanamıyorum. Benim o evde kalacağımı düşündüğünüze de inanamıyorum. Bence bir an önce şu babalık kafasından çıkın derim. Rüyadan uyandırmak istemem ama benim babam yok. Olmayacak da."
Arabaya sessizlik hakim oldu. Gerildiğini çenesinden ve direksiyonu sıktığı ellerinden anlayabiliyordum. Ben gıcık ve kötü kalpli biri değildim. Ama şu an öyle olmaya zorlanıyordum.
Bir süre sonra araba durduğunda Harun Bey sinirle indi. Ben ise arabada oturmaya devam ediyordum. Ta ki kapım açılana kadar. O sinirliyse ben de sinirliydim. Ayaklarımı yere vura vura indim arabadan ve kapıyı çarparak kapattım. Ben tüm öfkemle bakışlarımı Harun Bey'den çekmezken hiç beklemediğim bir şey oldu. Kendimi bir anda bir çift kol hapsinde buldum. Bir anda hem vücudum hem de içim sıcacık oldu. Sarılmanın insanı sakinleştirmesi diye bir şey vardı bence.
Atlas o kadar sıkı sarılıyordu ki kollarımı dahi oynatamıyordum.
"Gece, neredeydin bunca saat? Ne kadar merak ettim haberin var mı senin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR BAŞIMA: Bir Aile Meselesi
General Fictionİstenmeyen çocuktu Gece. Ne anne bilirdi ne de baba. Ne de bir kardeş. Kendini bildi bileli tek başına olan bu kız hayatına aniden giren babası ile aile sıcaklığını tadacak mıydı? Peki ya kardeşleri? Kabul edecek miydiler genç kızı?