Chapter 13

114 11 2
                                    

Jack'in dürtmesiyle uyandım. Uyanır uyanmaz Nebraska'ya ilk gelişim aklıma geldi. Yani küçükken geldiğimkini saymazsak. Babam o zaman Jack gibi beni uyandırmıştı. "Uyan, Nebraska'dayız." Pekala Jack bazen kaba olabiliryordu ama uyandırma şekli çok sinir bozucuydu.

Eve gittiğimizde Jack cebinden çıkardığı anahtarlarıyla bahçe kapısını açtı. "Annem bizi görünce çok şaşıracak." Başımı salladım.

Evin ışıkları yanmıyordu. İkimiz de yorgun olduğumuzdan yaşlı bir çift gibi yürüyorduk. "Sanırım annen evde değil." dedim. Evin kapısından içeri girdik. Jack birkaç kere anne diye bağırdı. Daha sonra telefonunu çıkarıp onu aradı.

Konuştuktan sonra bana dönüp omuz silkti. "Teyzemdeymiş. Kendisi bekar olduğu için ikisi uzun süre birbirlerinde kalabiliyorlar."

"Neden geldiğimizi söylemedin?"

"Keyfini kaçırmak istemedim."

Ben gülmeye başlayınca o da güldü. "Yatsak iyi olur yolculuk yordu." Jack onaylayınca eskiden kaldığım odada mı kalacağımı sordum. Jack kafasını salladı. "Bavulunu ben çıkartırım. Sen direkt uyu."

Yanına yaklaşarak ona sarıldım, "Teşekkür ederim. Her şey için." Jack sarılmama karşılık verdi. "Hadi git uyu artık."

***

Telefonum çalmaya başladı. Ekranda Queen  yazısını görünce yattığım yerden elimle yüzümü kapattım. Tabii ya annelere geldiğimizi haber vermemiştim. Hem de uzun uzun tembihleşmişti. Telefonu istemeyerek açtım ve annemin şikayetlerini dinlemeye başladım. Ama tahmin ettiğimden daha az kızmıştı. Ona saati soracaktım ama zaman dilimimiz arasında dağlar kadar fark olduğunu hatırlayınca sustum. Kafamı yandaki saate çevirdim onu beş geçiyordu. Annemle konuştuktan sonra aşağıya indim. Kahvaltı hazırlamam gerekiyordu. Dün doğru dürüst bir şey yememiştim ve karnımda Mehter Marşı çalıyordu. Benzetmem karşısında kendi kendime sırıttım.

Mutfağa doğru yürüyüp buzdolabını kapağını açtım. İhtiyacım olan şeylerin çoğu vardı. Burada olmadığını bildiğim bazı şeylerin birkaçını da ben annemden gizlice getirmiştim. Kaşar peynirini dilimlerken Jack'in sesini duydum. "Günaydın." Yanıma gelip kestiğim peynirlerden birini ağzına attı. "Bunu yapmak zorunda olmadığını biliyorsun değil mi?"

"Aç kalmak istediğini mi söylüyorsun? Ayrıca peynirlerimden elini çek" diyerek ikinci defa almayı denerken eline vurdum.

"Doğrusunu söylemek gerekirse çok güzel kahvaltı hazırlıyorsun." Ama akşam yemeği için aynı şeyi söyleyemezdi tahminimce.

"Tabakları bahçeye götür." Gözlerini devirerek tabakları alıp mutfağın yanındaki çıkış kapısından çıktı. Daha sonra son olarak hazırladığım şeyleri de aldı. Ben de son olarak ona portakal sularını bardaklara döktüm ve bahçeye çıktım. Jack kahvaltıda siyah çaydan nefret ederdi. Sanırım kahvaltıyla alakalı değildi genel olarak sevmezdi, ben ise kiloluk kupalarla bile çay içebilirdim.

Kahvaltı sırasında "Bu çok ilginç." dedim. Jack'le ilk defa tek başımıza kahvaltı ediyorduk. Jack başını salladı. Ama aklı bende değildi. Çok acıktığı belli oluyordu. Ben de sakince tabağıma bir salam aldım ve ona odaklandım. Bir süre sonra sessizliği yine ben bozdum. "Okula bugün mü gideceksin?"

"Evet, keşke ben yerime sen gidebilsen, o lanet yeri görmek istemiyorum."

"Beni kurban ederdin yani?"

"Okul bu. Bu konuda bana güvenemezsin." dedi dudağını büzerek. Yavru bir köpeğe benziyordu.

"Ama yine de okula bugün gidecek olan ben değilim."

Right Where You AreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin