Chapter 4

513 45 2
                                    

Koşarak geldi ve teke tek bir maç yapmaya başladık. Gerçekten uzundu ve çok zorlanıyordum. Derken topu elimden alıp potaya attı. Top harika bir şekilde potaya girdi. Gözlerimi devirip onu küçümsercesine elimle alkışladım.

Şans eseri top elime geldiği an potaya attım ve top kenarlara çarpmadan girdi. ''Şanslı.'' dedi Jack topu almaya giderken. Gerçekten öyleydim ama tabii ki kabul etmedim.

Vücut olarak eşit olmadığımız için en çok zorlanan ben oluyordum ama yine ondan topu alabilmiştim. Topu almaya çalıştığı sırada omzuna bir yumruk geçirdim. ''Yavaş ol, bir kızdan topu almaya çalışıyorsun.''

''Kaba olmak istememiştim.''

Yine de topu kaptırdım ve Jack topu potayla buluşturdu. ''Ah, harika.'' diyerek yere oturup bacaklarımı uzattım.

Jack topu alıp yerde sektirmeye başladı. ''Bırakıyor musun yoksa?''

''Tabii ki de hayır sadece bacaklarım son zamanlar çok çabuk ağrıyor.''

''Cidden mi bunu söyleseydin oynamazdık.'' dedi eğilip.

''Umurumda değil, ben oynamak istiyorum.''

''Hey!''

Jack ile sesin geldiği yöne baktık. Nate bize doğru gelmeye başladı. Bu saatte burada ne arıyordu ki?

Jack ile elleriyle kanka selamı yaptılar. Bana da göz kırptı. ''Napıyorsunuz?''

''Maç yapıyorduk.'' dedim oturduğum yerden ona bakarak.

''Evet, onu yeniyordum.'' dedi Jack sinirimi bozmak istercesine.

''Sadece iki bir ve henüz maç bitmedi.''

Jack güldü. ''Yanına Nate'i alsan bile seni yenerim Melisa.''

''O zaman Nate'i alıyorum.'' diyerek elimi Nate'e uzattım. Elimi tutup beni ayağa kaldırdı.

Maç başladığında Nate'le çok güzel bir paslaşma yaptıktan sonra topu potaya geçirdim. Ama Jack gerçekten çok iyiydi ve ardından hemen bir tane kendisi attı.

Maç benim galibiyetimle -ve tabii Nate- sonuçladı.

Jack'in yanına gittim. ''İki kişiye dört tane attın gerçekten harikasın.'' diyerek itirafta bulundum.

''Sen de bir kıza göre kaplan gibisin.''

Kahkaha attım. ''Teşekkür ederim.''

Katherine kahvaltı hazırladığında Nate, Jack ve ben masaya oturduk. Jack telefonda Heather'la konuşurken onun da geleceğini söyledi. Nate umursamayarak yanımda telefonuyla oynamaya devam etti.

Jack masadaki eksik bir şeyi almaya gittiğinde Nate'e, ''Son anda gelip yardımcı olduğun için ne kadar teşekkür etsem az.'' dedim.

Kafasını bana çevirdi. ''Ne zaman istersen.''

Hala bana bakıp gülümserken ben de ona baktım. Yan yana oturduğumuz için yüzlerimiz çok uzak değildi. ''Bana bakmayı keser misin rahatsız oluyorum.''

Gülümsemesi daha da yayıldı. ''Üzgünüm daldım gibi bir şey.''

Kaşlarımı kaldırıp ona baktım. Jack'in geldiğini gördüğümde kafamı öne çevirdim. Nate de gülümseyerek tekrar telefonuna döndü.

Yaklaşık on dakika sonra Heather geldiğinde beraber kahvaltı yaptık. Heather ve Nate telefonlarıyla ilgilendikleri için kahvaltı biraz sessiz -ama garip değil- sürmüştü. Bense hep bir şeyler düşünmüştüm. Öyle ki arada ne konuştuklarının bile farkına varmadım.

Kahvaltıdan sonra Nate evlerinin boş olduğunu ve film izleyebileceğimizi söyledi. Hepimiz onayladık. Evi biraz uzaktaydı ama yürümeyi tercih ettik. Sanırım böyle havaları sadece ben sevmiyordum.

Yürürken Nate bana geçenlerde yaşadığı bir talihsizliği gülerek anlatıyordu. Ben de onu sürekli yüzüne bakarak dinliyordum. Dışarıdan bakıldığında ruhsuz, kendini beğenmiş gibi biri olarak görülebilirdi ama kesinlikle çok sıcakkanlı biriydi. Yani bilmiyorum bana öyle davranıyordu.

Yere bakarak yürüdüğüm sırada Jack yanıma geldi ve kulağıma fısıldadı. ''Nate'e çok güvenme.''

Anlamadığımı belirtircesine yüzümü buruşturdum. ''Neden bahsediyorsun, o çok iyi biri hem sen buna karışamazsın.''

''Hayır Melisa anlamıyorsun.''

Heather yanımıza geldi. ''Ne konuşuyorsunuz?''

İlk önce ona sonra Jack'e baktım. ''Jack'in saçma sapan önerileri.'' dedim ve biraz daha hızlı yürüyüp önde telefonuyla uğraşan Nate'in yanına gittim.

Eve geldiğimizde Nate bizi salona yönlendi. Gerçekten çok büyük bir salondu. Ev genel olarak büyüktü. Rastgele bir film koyup izlemeye başladık. Film izlerken çoktan gözlerim ağırlaşmaya başlamıştı bile. Hepsi beni erken uyandıran Eylül'ün suçuydu. Ama yine de direnmeye çalıştım.

Gözlerim açıldığımda Nate'in göğsünde uyuyakaldığımı fark ettim. Ona baktım, hala filmi izliyordu. Uyandığımı görünce gülümsedi. ''Üzgünüm, uyuya kalmışım.'' dedim.

''Evet fark ettim. Sorun değil.''

Etrafa baktım, salonda sadece ikimiz vardık. ''Diğerleri nerede?'' diye sordum.

''Yalnız kalmak istiyorlardı. Benim odamdalar.''

Kafamı aşağı yukarı salladım. Televizyona baktığımda Cast geçiyordu. ''Filmi beğendin mi bari?'' dedim gülerek.

''İyi ki uyuyakalmışsın.'' dedi çok da güzel olmadığını ima ederek. Aslında oyuncuları pek fena değildi ve film tanınmayan bir film de değildi. Daha sonra kendim izleyecektim. ''Evine ne zaman döneceksin?'' diye sordu.

''Bir sonraki hafta. Biliyorsun okul var.''

''Bu kadar kısa kalacağını düşünmemiştim. Yaz tatilinde de gelecek misin?''

Kafamı iki yana salladım. ''Gelirsem bile Nebraska'ya gelmem. Şu an burada olmamın tek nedeni babam.''

''Basketbolda sana boşuna yardım ettim anlaşılan.''

Gözlerimi devirerek omzuna yumruk attım. ''Belki de gelirim.''

''Çok iyi olur.'' dedi ve bana gülümseyerek bakmaya başladı. Biraz sonra, ''Çok güzel olduğunun farkındasın değil mi?'' dedi.

Böyle demesi beni biraz heyecanlandırmıştı ama normal tepki vermeye çalıştım. ''Evet desem fazla mı egoist olurum?''

Kafasını geriye atarak güldü. ''Sanırım.'' dedi. ''Bir erkek arkadaşın var mı?''

Her zamanki gibi aklıma ilk olarak Rüzgar gelince içimden lanet okudum. Ağzım yavaşça açılmaya başladı. Sabahtan beri hiç hapşırmadığım için mucizevî bir şekilde iyileştiğimi falan düşünmüştüm ama tabii ki de en kötü anlardan birinde beni tekrar bulmuştu.

Kolumu ağzıma götürerek hapşırdım. ''Bunun için özür dilerim.'' dedim. ''Ve hayır bir erkek arkadaşım yok.''

''Buna şaşırdım doğrusu.'' dedi ve gülümsedi. Gözleri dudağıma kaydığında az sonra olacakları tahmin edebiliyordum.

Bölümün kısa olduğunun farkındayım ama heyecanlı yerde kesmek istedim sjsjhjfkd

Right Where You AreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin