Uzaktan gelen seslerle beraber kendime geliyordum yavaş yavaş. Başım zonkluyor ve kendimi hiç olmadığım kadar yorgun hissediyordum. Gözlerim kendime geldiğimi inkar edercesine açılmak istemiyor. Sadece olduğum yerde yatmak istiyordum. Karnımda da sızı şeklinde bir ağrı vardı sanki bıçak saplanır gibi. Ne yazık ki bıçak saplanmamış daha da kötüsü vurulmuştum. Kim böyle bir şeyi neden yapardı, bildiğim herhangi bir düşmanım yoktu çünkü. Mantıklı düşününce asıl hedefin ben olmadığını anlamam çok da zor değildi aslında.
"Sana ondan uzak durmanı söyledim Uraz. Sikeyim. Senin yüzünden vuruldu Alev." Dedi Turgut. Senin de yoğun şekilde hissedilen bir korku vardı.
"Orda dur bakalım. Bunu yapan şerefsizleri daha bulmadık. Belki seninkilerin işi." Diye karşı çıktı Uraz.
Seninkiler? Turgut'unkiler kimdi? Ben niye bilmiyordum? Neler oluyordu burda benim bilmediğim?
"Benimkiler mi? Saçmalama onlar hiçbir zaman benimkiler olmadı. Böyle bir şey yapmaya da cesaret edemezler."
"Korkaklar zeki olur, cesurlar ise aptal Turgut. O yüzden kimseye güvenme. Güvenmenin sonucunda ne oldu ikimizde gördük."
Uzun bir sessizlik oldu.
Neler oluyordu amına koyayım?
Niye eski aşıklar gibi birbirlerine trip atıyorlardı durmadan?
O an kapı açılıp kapanma sesi geldi.
Yatakta bir ağırlık hissettim. Kim çıktı kim kaldı bilmiyordum ama birisinin yanıma oturduğunu hissettim.
Hem gözlerimi açasım yoktu hemde insanların ben yokken neler yapıp konuştuğunu merak ediyordum o yüzden gözlerimi açmadan bekledim.
Bir el usulca yanağıma değdi, farkında olmadan irkildim. Dokunduğu yeri okşadı yavaş yavaş.
"Orada olmamalıydın Yakamoz Güzeli. Niye hep olmaman gereken yerlerde oluyorsun acaba? Niye tüm pislikleri kendine çekiyorsun?" Diye sordu daha çok kendi kendine serzenişte bulunarak.
Ahh bir bilsem yavrum diye geçirdim içimden.
Daha fazla bir şey söylemedi ama yanımdan da kalkmadı. Yanağımdaki eli saçlarıma çıktı ve bal sarısı olan saçlarımı okşadı. Baş parmağı yavaş yavaş tüm yüzümde gezdi. Gözlerim, kaşlarım, yanaklarım... en son dudaklarıma geldi ve uzun uzun üzerinde gezdi.
Daha sonra kapının açılma sesiyle aniden yerinden kalktı.
"Kahve getirdik abi sana. Başka bir isteğin var mı?" Diye sordu birisi muhtemelen Kuzey'di.
"Yok, istemiyorum. Güney nasıl oldu?" Diye sordu Uraz.
"İyi abi sağol. Bir isteğin olursa biz kapının önündeyiz."
"Bulamadınız mu hala bunu yapan şerefsizleri Kuzey?" Diye sordu bu sefer Uraz sesindeki bariz bir öfke ile.
"Çocuklar uğraşıyor abi, çok sürmez bulurlar yakında." Diye karşılık verdi Kuzey ve başka bir şey demeden çıktı heralde çünkü kapı açılıp kapanma sesi geldi.
Belki ağzından laf alırım umuduyla yavaş yavaş gözlerimi yavaş yavaş açtım.
Anında Uraz ile göz göze geldik çünkü gözlerini benden ayırmadan kahvesinden yudumlar alıyordu.
"Alev uyandın." Dedi hemen aramızdaki mesafeyi kapatarak. Az önceki oturduğu yere geldi oturdu. Sesinde saklamadığı bir rahatlama vardı.
Hafifçe dikleşmeye çalışırken canım acıdı.
"Ahhh." Diye inledim.
"Dur be kızım ne yapıyorsun. Dikişlerini patlacaksın. Nasılsın?" Diye sordu.
"Kafamda filler tepişiyor sanki amına koyayım ya. Ağrı kesici falan yok mu burada?"
"Dur ben hemen doktorunu çağıracağım bekle."
Bekle? İstesem de zaten bir yere gidemezdim.
Doktora haber verdikleri esnada Turgut da geldi içeri.
"Güzelim uyanmışsın. Nasılsın?" Dedi yanıma oturarak.
"Turgut bana bunu kim yaptı?" Diyerek sorusunu görmezden geldim, iyi değildim çok ağrım vardı.
"Bilmiyoruz güzelim. Bizde onu bulmaya çalışıyoruz. Sen şimdi bunları düşünme."
"Ne demek sen düşünme. Vuruldum ya hani ben. Vurdular ya beni. Nasıl düşünme?"
"Henüz kim olduğunu bizde bilmiyoruz güzelim ama araştırıyoruz."
Tam o esnada doktor içeri girdi. Uraz'da kapının ağzında bekliyordu.
"Nasılsınız Alev Hanım? Ağrınız var mı?" Diye sordu kırklı yaşlarındaki doktor.
"Evet çok fazla ağrım var." Dedim artistlik yapmaya gerek yoktu.
"Açıkçası Alev hanım çok zorlu bir operasyon geçirdiniz. Kurşunlar çok riskli bir yerdeydi. Almak ve almamak arasında çok kararsız kaldık. İki türlü de sizde hasar bırakma ihtimali vardı. "
"Nasıl yani şuan öyle bir durum yok değil mi?" Diye atladı hemen Turgut.
"Hayır. Şuan için öyle bir durum yok ancak dinlenmesi ve dikişlerin kendi içinde kaynaması gerekli. Yoksa iyileşmesi çok uzun zaman alır ve dikişler açılabilir." Dedi.
"Siz ne öneriyorsunuz peki bu durumda doktor bey."
"Sadece dinlen. İşe mi gidiyorsun? Okula mı bilmiyorum ama sana bir haftalık rapor yazacağım. Reçetenle beraber birazdan alırsın raporunu da. Daha fazla hastanede beklemene gerek yok." Dedi doktor ve odadan çıktı.
"Doktoru duydun güzelim. İş yok okul yok. Bir hafta paso yatıyorsun." Dedi Turgut.
"İyi diyorsun hoş diyorsun ama nerede kalacağım Turgut. Eve gelirsen Ayçoş ve Sinem olanlardan kafayı yer. Tabi şimdiye kadar nasıl sakladın bilmiyorum ama. "
"Bakacağız bir çaresine güzelim. En kötü otelde kalırsın." Dedi Turgut ama bu seçeneği kafasında tam oturtamamış belliydi.
"Boşuna hiç saçma sapan otel falan düşünmeyin bu olayların sebebini bulana kadar en güvenli olanı bende kalması ." Ses Uraz.
"Yok artık amına koyayım." Dediğin Turgut lafı ağzımdan almıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/357209069-288-k244679.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜYÜK GÜNAH
General FictionDışardaki buz gibi soğuk iliklerine işlerken karın üzerindeki az önce yaşanan olayı haykıran kan damlalarına baktı. Bu saatten sonra geri dönüşü yoktu, bu saatten sonra onun için hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Az önce burada yaşananlar, şahit o...