Sabah sabah yine mutfaktan gelen şahane kokular ile uyandım. Sabah 10'da dersim olduğu için uzun uzun kahvaltı yapamayacağım gerçeği ile yüzleşerek yataktan kalktım ve elimi yüzümü yıkadım.
Pijamalarımı değiştirmeden aşağıya bir şeyler atıştırmaya indim. Aycoş sabah sabah kalkıp mis gibi pankekler yapmıştı . Hızlı bir kahvaltı yapmak zorundaydım."Günaydın." Diye girdim mutfağa Seda Sayan gibi.
"Sabah sabah bu ne enerji kızım ya." Dedi Turgut. Hala ona tam anlamıyla inanamıyordum bir şeyler karıştırdığına adım kadar eminim. Onu tanıyordum.
"Bravo enerjik kadına bravo çalışına başarana bravo." Diye şarkı söyledim.
Gözlerim o an Sinem'i buldu. Daha hala ayılamamıştı, geceden kalma olduğu için yüksek ihtimalle başı ağrıyordu.
"Nasılsın fıstık." Diye sordum ona da.
"Eh işte. Başım ağrıyor biraz ve hala uykum var." Dedi.
"Uyursun kahvaltıdan sonra." Dedim.
"Ders çalışmam lazım bugün." Sınava az kaldı dedi.
Sinem iki sene mezuna kalmış ve üniversite sınavına tekrar hazırlanıyordu. Haliyle bu senede olmazsa diye kendi kendine sinir ve stres yapıyordu.
Koç Üniversitesi Psikoloji bölümünü kazanmak istiyordu ve be bunun içinde çok çabalaması gerekiyordu.
Aslında sınava girecek olan gençlerin bu kadar baskı ve strese maruz kalması çok yanlıştı ama maalesef ülkemizde böyle bir eğitim sistemi vardı.
Daha fazla bir şey söylemeden tabağıma iki tane pankek aldım ve ikisine de çikolata sürerek hızlıca yedim.
Dersim olduğunu söylerek hızlıca hazırlanmaya yukarı çıktım.
Dolabın karşısına geçerek siyah palozzo bir pantolon ve siyah büstiyer giydim. Üzerime de krem rengi blazer ceket aldım. Umarım üşümezdim.
Telefonumu elime aldığımda dün gece gelen mesajı bir kez daha gördüm. Tabiki cevap yazmayacaktım.
Mesajın üstüne tıkladım ve Uraz'ı engelledim. Onu engellediğimi gördüğü zamanki yüz ifadesini keşke görebilseydim.Hafif bir makyaj yaparak evden çıktım. Neyse ki Turgut'la aynı andan eve çıktık ki beni okula o bırakacaktı. Malum motorum hala kafenin oradaydı.
Hayır kaçırdın madem yaptın bir halt, bari motorumu geri getir. Teslim et bir. Öküz. Allah'ın öküzü.
Arabaya biner binmez radyoyu açtım ve çalan şarkıyı yüksek sesle söylemeye başladım.
Turgut müziğin sesini kıstığında ona olduğunu düşündüğüm bakışlar attı.
"Dur konuşalım biraz." Dedi bakışlarımı görünce.
"Ne konuşacağız ?" Dünkü Uraz konusunu açacağına emindim .
"Uraz Kandemir'i nereden tanıyorsun sen?" Diye sordu direkt olarak konuya girerek.
"Bir yerden tanımıyorum." Doğruyu söylüyordum. Onu tanıyor muydum. Tanımak kelimesinin yanında bile geçmezdi.
"Bak Alev. O adam tehlikeli nereden tanıyor seni nasıl tanıştınız bilmiyorum ama o adamdan uzak durman lazım. Anlıyor musun?" Dedi.
Zaten tehlikeli adamlar hep en çekici olanlarıdır diyemedim.
"Düşündüğün gibi bir şey yok. O gece olanlarla ilgili." Diyerek kısaca o gün yaşananları anlattım. Uraz'ın beni neden kaçırdığı, neler olduğuyla ilgili.
Söylediklerimi bir süre düşündü kendi içinde tarttı."Sen yinede söylediklerimi unutma. O adamdan uzak dur."
"Sen nereden biliyorsun Uraz'ın tehlikeli olduğunu. Ben sadece mücevher işiyle uğraştıklarını biliyordum ."
"O işlerinin görünen bir kısmı. Buz dağı gibi düşün. Dediklerimi unutup kulak arkası etme."
"Bana hala bütün bunları nereden bildiğini söylemedin." Dedim.
"Aaa bak okuluna geldik. Benim de hiç vaktim acil hastaneye geçmem lazım." Dedi yapmacık bir üzüntüyle."
"Siktir git Turgut." Dedim arabadan inerken. Camı indirmiş arkamdan bağırıyordu ben arabadan inerken.
"Bende seni seviyorum güzelim." Diye.
Güzelim. Yakamoz güzeli. Derse girmeden önce açtım ve bu şarkıyı baştan sona bir kez daha dinledim.Saçma sapan bir şekilde içinden anahtar cümleler seçiyordum kendime.
"Hiçbi' kadın yetemedi bana..
Sıcak bir aralık gecesi...
Her defasında tahrik
Eder beni teni, bedeni...
Sevmeye sevmeye unutmuş
İltifat etmeyi...
Kendisi yakamoz güzeli."Şarkıyı dinlerken kendi içimde sürekli farklı anlamlar çıkarmaya kendimden bir şeyler bulmaya çalıştım.
Çok saçmaydı. Bir adamın, hatta tanımadığım bir adamın iki kelimelik şarkı sözüyle bana böyle hissettirmesi çok saçmaydı.
Tam şarkı bitmişti ki kulaklığımı çıkarırken bizimkiler gördüm.
Furkan, Ahmet, Ebru ve Sinem. Mahşerin dört atlısı gibi sınıf kapısının orda ayakta bekliyorlardı.
Beni ilk gören Ebru oldu ve yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu. Bende aynı şekilde karşılık verdim ve yanlarına gittim.
"Napıyorsunuz bakalım." Diye sordum.
"Dersten sonra yeni bir film girmiş vizyona ona gitme planı yapıyoruz ve mazeret istemiyoruz. Bu sefer sende geliyorsun." Dedi Didem.
Dudağımı büzdüm. Hem sinemaya gidip 2.5 saat boyunca bir odada kapalı kalma fikri hiç hoşuma gitmiyordu. Hemde buradan sonra işe gitmem gerekliydi.
"Çok üzgünüm ama biliyorsunuz. İşe gitmem gerekli."
Hepsinden bu durumdan hoşnutsuz olduklarına dair sesler çıktı ama yapabileceğim bir şey yoktu. İş iştir.
Biraz daha dersler ve başlayacak olan sınavlar hakkında konuştuktan sonra derse girdik. Neyseki hoca dersi blok almıştı da erken çıkmıştık.
Zaten motorum olmadığı için 10 dakikalık yolu minibüs ile yarım saatte anca gidecektim.
Uraz'a söve söve bindim minibüse. Tam o anda telefonuma mesaj geldi.
"Alev kafeye ne zaman geliyorsun? Konuşmamız lazım."
Whatsapp'tan engellediğim için normalden mesaj yazmıştı.
"Sen peşimi bıraktığın zaman. Yazma bir daha buradan da engeli basıcam şimdi!!!!" Yazdım ve gönderdim.
"Yeni hat alırım." Zengin puşt. Hem zengin hem arsız. Ne istiyordu acaba yine? Allah'ım normal bir şekilde işime gidip geliyorum. Ben de mi bir sıkıntı vardı acaba?
Cevap yazmadım ve telefonu cebime koydum. Minibüste beşik gibi sallana sallana gittik. Hiç tanımadığım akrabalarım çıkacaktı az daha dursaydım orda. İki durak daha erken indim ve yürümeye başladım.
Tam bizim kafenin oraya geldiğimde hiç beklemediğim bir manzara ile karşılaştım.
Turgut ve Uraz karşı karşıya gelmiş konuşuyorlardı. Hatta bildiğiniz tartışıyorlardı. Daha benim bilmediğim neler oluyordu acaba? Kafamın içinde onlarca soru ile cebelleşirken tam o esnada
Turgut'un Kuzey mi Güney mi olduğunu bilmediğim ikizlerden birine yumruk atmasıyla birden koşmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜYÜK GÜNAH
Aktuelle LiteraturDışardaki buz gibi soğuk iliklerine işlerken karın üzerindeki az önce yaşanan olayı haykıran kan damlalarına baktı. Bu saatten sonra geri dönüşü yoktu, bu saatten sonra onun için hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Az önce burada yaşananlar, şahit o...