Bölüm 2 - Jisung

320 73 24
                                    

Kelime sayımız: 680

Jisung yarı açık hastane kapısından içeriye baktı.

İzlediği yatakta uyuyan 4 yaşındaki küçük çocuğun kafasında kaşlarının olması gereken yeri bile kapatacak kadar büyük bir şapka vardı.

Serum takılı olan çelimsiz kolunun altında ise en sevdiği oyuncak olan maymun peluşunu tutuyordu.

Jisung yavaşça içeri girerken yüzünde de oldukça mutsuz bir ifade vardı.

Bir Melek olmak düşünüldüğü kadar kolay bir iş değildi.

Hasta ve yaralılara, kırılmış ve zarar görmüş olanlara, unutulmuş ve yarım bırakılmış olanlara yardım etmek, hepsini gerçekten yapmaya başlayana kadar kulağa kolay geliyordu.

Melek Jisung Cennette neşeli, yardımsever ve şefkatli kişiliğiyle biliniyordu, bu onun imzası gibiydi.

Bu yüzden duyguları olmayan Baş Melekler bile o etraftayken gülümsüyordu.

Etrafındakilerin bilmediği şey ise Jisung'un içsel savaşlarıydı.

Yardıma ihtiyacı olanlara her daim fazlaca bağlanıyordu ve sonrasında vefat etseler bile onları asla unutamıyordu.

Çocuğun yattığı yatağın ucuna oturdu ve ona baktı, resmen yatağın yarısından daha ufaktı.

Jisung 3 yıldır bu çocuğu gözlemliyordu, ve bu 3 uzun yılda kanserle olan cesurca savaşını gururla izlemişti.

Ama yaşamaya devam etmesini ne kadar isterse istesin, yapıp yapamayacağından emin değildi, bu düşünce kalbini binlerce parçaya bölmeye yetiyordu.

Gözlerini kapatıp çocuğun elini tuttu.

Bir zamanlar sadece basit bir iş olan bu durum artık rutin hale gelmişti.

Yıllar önce çocuğun ailesi dualar etmeye başlamıştı, o günden itibaren de onları ziyaret etme görevi Jisung'a verilmişti.

Hatta bazı günler rutininden çıkıp birkaç kez ziyarete geliyordu, bu artık onun için sadece basit bir iş değildi.

Gerçi kendisi bunlara hiç bir zaman bu gözle bakmamıştı -- sadece iş, ya da görev.

Bütün bunların anlamı onun için her zaman daha fazlaydı ve hala her boş vaktinde yenilerini bulmaya gidiyordu.

Bu yüzden de çoğu zaman Cennette durmuyordu.

Programı olabildiğince sıkışıktı, ama o hepsine yetiştiğinden emin olmak için elinden geleni yapardı.

Bunu seviyordu. Herkese yardımcı olmak ve dualara yanıt vermek.

Meleklerin işi de buydu değil mi?

Bazı Melekler melekliğe layık değildi, tıpkı bazı iblislerin iblis olmaya layık olmadığı gibi.

İnsanlara yıkım ya da ölüm götüren melekler dünya üstüne ayak basmaktan men edilip Cennette bir hapse tıkılırdı, ya da yalnızca Tanrı'nın talebiyle en kötü ceza olarak Cehenneme gönderilirler ve iblise dönüşürlerdi.

Benzer şekilde günah işlemeyi kesen ve bedelini ödemeye hazır olan iblisler zorlu bir süreçten geçip Cennete dönebilirlerdi.

Jisung'un Cennette olan birçok melek arkadaşı iblisten dönmüştü.

Şöyle bir sorun da vardı; Melek olarak doğanlar sonradan meleğe dönüşenleri kendilerinden daha aşağıda görürdü.

Ama Jisung için hiç fark etmiyordu. Meleklerin hepsi sonuçta melekti ve melekler arkadaşlarıydı.

Hatta iblis olup Jisung'u arkadaş olarak görenler bile vardı, çünkü o gerçekten ışık saçıyordu.

Onu herkes severdi, aynı şekilde Jisung da onları.

Uyuyan çocuk uykusunda kıpırdanınca Jisung'un gözleri de açıldı.

O kısa anda çocuğun beşinci, onuncu ve on beşinci yaş günlerini gördü. Liseyi bitirip üniversiteye gidişini ve mezun olduktan sonra işe başladığı ilk günü bile.

Meleğin istediği tek şey bu çocuğun büyüyüp hayatını yaşayabilmesiydi.

Küçük yaşta ya da gençken hastalığa yakalananlara hep çok üzülürdü, çünkü kendisi de aynı yoldan geçmişti.

On yedinci doğum gününde ailesi Jisung'un istediği arabayı alması için ona destekte bulunmuştu.

Aslında aileden ve arkadaşlarından kimse arabayı beğenmemişti, eski ve külüstür olduğunu düşünüyorlardı.

Ama Jisung o arabayı yıllardır istiyordu ve sonunda doğum gününde ona kavuşmuştu.

Mutluluğu ise sadece birkaç saat sürdü.

Çünkü o gece arabasıyla evine dönerken aniden önüne çıkan bir arabadan kaçamamış ve kaza olur olmaz ölmüştü.

Sonrasında bir Melek olarak uyandı, Baş Melekler de ona her şeyi anlattı.

Melekliğe hemen alışmıştı, hatta ona çarpan ve Arafta sıkışıp kalmış olan adamı bile ziyaret edip onu affetti, tek istediği bu zavallı ruhun da barış içinde uyuyabilmesiydi.

Yapacağı işi öğrenmek için diğer meleklerle birkaç hafta geçirdikten sonra hızla kendi görevlerini almaya hazır hale gelmişti.

En zor işi ise ailesine olan ziyaretleriydi.

İlk birkaç gidişinde sürekli ağladığı için yanlarında fazla kalamamıştı, ama artık o kadar zorlanmıyordu.

Kimse onu göremiyordu tabii, ama bir şekilde varlığını onlara belli ettiğinden emin oluyordu.

Mesela ailesi her dışarıya çıktığında ellerine mavi bir kelebek konduruyordu, bu da herkesin kırık kalbine biraz olsun iyi geliyordu.

Uyuyan çocuk bir kez daha kıpırdanınca elini çekti ve ayağa kalkıp bir sonraki ziyaretine kadar onunla vedalaştı.

Sonra da diğer ziyaretlerini yerine getirmek için sessizce hastane odasından çıktı.

*-*-*-*-*-*-*-*-*
。・:*:・゚★,。・:*:・゚☆

Meleksi Lanet -MinSung-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin